Bismillahirrahmanirrahim
Soru-559:
Bir yerde söyle bir yazı gördüm, yazıdaki
görüşleri ve hadisleri nasıl yorumlarsınız?
İbni Hacer-i Mekki hazretleri
buyuruyor ki: Araf ve Hicr surelerinde, “Biz
azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı
nezettik” buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve
düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık.
Demek ki, hiçbir sahabi, başka bir sahabiye haset
ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin
mertebesine ulaşmışlardır. Aralarındaki
mücadeleler ictihad sebebi ile idi. Her biri,
kendi ictihadı ile hareket etmeye mecbur
olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı kiramdan
birini kötülemek, “Allah onlardan razıdır”
mealindeki âyete inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın. Onların
şanlarına yakışmayan bir şey söylemeyin! Allah’a
yemin ederim ki, bir kimse, Uhud Dağı kadar altın
sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası
kadar sevap alamaz.” (Buhari, Ebu Davud, Begavi)
“Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan
korkun! Benden sonra onları kötü emellerinize alet
etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever.
Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten
beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı
incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden
verilir.” (Buhari)
“Eshabım gökteki yıldızlar gibidir.
Hangisine uyarsanız, hidayete kavuşursunuz.”
(Darimi)
“Ensarı müminden başkası sevmez,
münafıktan başkası da buğzetmez. Ensarı seveni
Allah da sever, onlara buğzedene Allah da
buğzeder.” (Buhari)
“Eshabım, cin ve insanların
hepsinden daha üstündür.” (Bezzar)
“Beni gören Müslüman (Eshabım),
Cehenneme girmez.” (Taberani)
“Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e
hizmet edemez.” (İ. Süyuti)
İtikaddaki iki imamımızdan biri
olan Ebül Hasan-i Eşari hazretleri, Hz. Ebu Bekir
ile Hz. Ömer, bu ümmetin en yükseğidir buyurdu.
Hz. Ali’nin, halife iken, idare ve kuvveti elinde
iken, büyük bir cemaate karşı Ebu Bekir ile Ömer,
bu ümmetin en üstünüdür buyurduğunu, İmam-ı Zehebi
yazmaktadır ve bu üstünlüğün tevatür yolu ile
bizlere geldiğini bildirmektedir...
Cevap-559:
Muhterem kardeşim!
1- Evvela bu tür
ihtilafi konularda tek tarafın naklettiği
hadisleri delil olarak ileri sürmek abestir. Karşı
taraf da kendi kaynaklarından bunlara aykırı bir
sürü hadisi ileri sürebilir.
2- Saniyen bu
hadisler İslam'ın ve Kur'an'ın ruhuna aykırıdır.
İslam'da adalet ilkesine terstir. Zira bu dinin
hükümleri sahabi gayrı sahabi herkesi
bağlamaktadır. Kimse sırf Resulullah'ın gördüğü
için bu hükümlerden istisna edilemez. Kur'an açık
bir şekilde "her her kes kazandığının (yaptığı
yanlışların) rehinidir" buyurmaktadır. Yine "kim
zerre kadar hayır işlese onu görecektir (karşılığı
bulacaktır). Kim de zerre kadar kötülük işlese,
onu görecek (karşılığını bulacaktır)"
buyurmaktadır. Buna benzer da bir çok ayet
Kur'an'da geçmektedir.
Evet bizim bu yüce
dinin mantığından algıladığımız şey Ehl-i
Sünnet'in ortaya koyduğunun tam aksidir. Yani bu
dinde kimseye bir ayrıcalık tanınmamıştır; aksine
toplum içerisinde örneklik konumunda olan
kimselerin sorumluluğunun daha fazla olduğu ve
yaptıkları yanlışların vebalinin daha ağır
olduğudur. Mesela; Resulullah'ın hanımlarının
konumunu biliyoruz. Onlar sahabi olmaktan öte bir
de Resulullah'ın zevcesi olma özelliğini
taşımaktadırlar. Ama bütün bunlara rağmen bakın
Kur'an-ı Kerim onların hakkında ne buyuruyor:
"Ey Peygamber'in kadınları, sizden kim açık bir
çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat
olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek
kolaydır." (Ahzap, 30) (Peşinden gelen
ayetleri okumanızı da tavsiye ederim: çünkü ders
alınacak bir çok nükteler vardır.)
İşte Kur'an'ın
mantığı budur. Sahabî olmak, dahası Peygamber'in
eşi olmak, değil insanı vebalden kurtarmak,
mesuliyet ve vebalini bir kat daha artırmaktadır.
Zirâ onlar örnek durumda oldukları için yaptıkları
hata veya sevap, başkalarını da olumlu veya
olumsuz yönde etkilemektedir. Yine Allah
Resulü’nün şu hadisleri bize bu konuda önemli
mesajlar vermektedir; buyuruyor ki: ''Bir âlimin
bir günahı bağışlanmadan önce, bir cahilin yetmiş
günahı bağışlanır. Veya bir "Âlimin yanlışı, bir
âlemin yanlışa düşmesine neden olur.'' Neden?
Çünkü âlim toplumda örnek olma özelliğini
taşımaktadır; onun söylem veya eylemleri
kendisiyle sınırlı kalmamakta ve başkalarını da
müspet veya menfi yünde etkilemektedir.
3- “Biz azimüşşan,
onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik” ayeti
cennette cennet ehlinin birbirine karşı
tutumlarıyla alakalıdır. Bu dünyada birbiriyle
savaşan, birbirinin canına kasteden ve öldürmeye
çalışan kimselerin aynı zamanda birbirini
sevdiğini ve düşmanlık beslemediğini söylemenin ne
kadar mantıksız ve akla ziyan bir düşünce olduğu
açıktır. Ayrıca ictihadın söylenilen yer ve
söylenilen şahıslar için istisnasız geçerli
olduğunu farzetsek dahi, nassa karşı ictihadın
batıl olduğu her kes tarafından bilinen ve kabul
edilen bir bir husustur. Kur'an açık bir şekilde
"Bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası,
içinde uzun süre kalmak üzere cehennemdir. Allah
gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok
büyük bir azap hazırlamıştır ona." (Nisa, 93)
buyurmaktadır. Böyle açık bir ayet varken bir
değil binlerce kişin katline vesile olan kimselere
nasıl olur da ictihad yaptı denilebilir?!
4- İctihad eğer
sadece sahabe için gökten zenbille indirilip daha
sonra göğe kaldırılmış bir hak ise ve başkalarının
ictihad hakkı yoksa, o zaman daha sonraları gelip
de ictihad yapan mezhep imamlarının ictihadlarının
batıl olması gerekir. Yok eğer öyle değilse ve
ehil olan her kes için tanınan bir hak ise, neden
ictihad ve reylerine göre sahabeden bir kısmının
yanlış olduğu kanaatine varan ve onları
yaptıklarından dolayı eleştirenler akıl almaz
ithamlarla suçlanıyor, hatta bir çokları
tarafından tekfir bile ediliyor? Neden adam
öldürme, lanetleme vs. konularda sahabe
birbirlerine karşı ictihad yapmışlar diye mazur
görülüp, hatta hata yapmış olsalar dahi bir kat
sevap kendilerine hediye ediliyor da, kendi
ictihad ve reylerine dayanarak onları
eleştirenler kötü, faasık, facir, hatta münafıf
ve kafir olarak addediliyorlar?! Bu çifte standart
değil de nedir!
5- “Allah onlardan
razıdır” tabiri mutlaktır ve yanlış aktarılmıştır.
Allah ağaç altında biat eden mu’minlerden” razı
olmuştur buyuruyor. Amenna ve saddakna, imanla
biat eden ve bu imanlarını sonuna kadar koruyan
kimselerden elbette Allah razı olur. Ama o ağacın
altında biat edenlerin içinde Medine
münafıklarının reisi Abdullah bin Übey bir Selül
de vardı! Şimdi ondan da mı Allah razı olmuştur?
6-
“Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden
sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin!
Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni
sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni
incitmiş olur. Beni inciten de Allahü teâlâyı
incitmiş olur. Bunun da cezası gecikmeden
verilir.” (Buhari)
Hz. Fatıma ve Hz.
Ali de hem ashaptandır, hem de Peygamberin kızı ve
damadı ve İslam’daki yerleri bellidir. O zaman kim
onlara eziyet etmişse, onlara lanet etmişse,
onları sevmemişse, Allah’ı ve Resülünü incitmiştir
ve cezasını görecektir. Hz. Fatıma Buhari’nin açık
nakline göre halife tarafından incitilmiş, Fedek
bağları elinden alındığında ve ona küsmüş ölünceye
kadar da onunla konuşmamıştır. İncinmeyen kimse
neden küssün öyle ki ölünceye kadar da onunla
konuşmasın?!
Hz. Ali’yi, Hz.
Hasan’ı inciten, onlara yıllarca lanet okutturan,
Hz. Hasanı zehirlettirerek şehid ettiren Muaviye
vs.ler için de bu hadis geçerli olması gerekmez
mi? O halde neden hala Hz. Muaviye diye övülüyor?!
7-“Eshabım
gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız,
hidayete kavuşursunuz.” (Darimi)
Bu rivayet bir kere en az 35 Sünni
âlim tarafından yalanlanmış ve uydurma olduğu
ortaya konmuştur. Sened açısından da çürüktür ve
Kütüb-i Sitede de nakledilmemiştir. Hadis hakkında
daha çok bilgi için aşağıdaki linki okuyun:
http://www.kevsernet.com/s_ve_c/93.htm
8- Diğer
rivayetlerin sened ve muhteva açısından durumları
daha vahimdir ve üzerinde durmaya bile gerek
yoktur.
9-
“İtikaddaki iki imamımızdan biri olan Ebül Hasan-i
Eşari hazretleri, Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, bu
ümmetin en yükseğidir buyurdu. Hz. Ali’nin, halife
iken, idare ve kuvveti elinde iken, büyük bir
cemaate karşı Ebu Bekir ile Ömer, bu ümmetin en
üstünüdür buyurduğunu, imam-ı Zehebi yazmaktadır
ve bu üstünlüğün tevatür yolu ile bizlere
geldiğini bildirmektedir...”
Bu söz her şeyden
önce Sünni kaynaklarda nakledilen diğer birçok
hadise terstir. Hz. Ali’nin Resulullah’tan (s.a.a)
sonra ümmetin en üstünü olduğunu gösteren
hadislerden sadece bir kaçını görmek isteyenler,
aşağıdaki linki tıklasınlar:
http://www.ehlibeyt-nuru.com/index.php?option=com_content&task=view&id=348&Itemid=213
|