Bismillahirrahmanirrahim
Soru-503:
Hocam,
şu yazıya nasıl cevap verebiliriz? Aynen
aktarıyorum:
Önce konumuzla ilgili Kuran
ayetlerini görelim:
Nisa Suresi/11. ALLAH size,
çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki
misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden
fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi
onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı
onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her
birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer
çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise,
anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri
varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar
ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır.
Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size,
fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz.
Bunlar ALLAH tarafından konmuş farzlardır
(paylardır). Şüphesiz ALLAH ilim ve hikmet
sahibidir.
Nisa Suresi/ 12. Yapacakları
vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer
çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir.
Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri
sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız
vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte
biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz
varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır
(zevcelerinizindir). Eğer bir erkek veya kadının,
anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle
şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek
yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir
düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar.
(Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra,
kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar
ALLAH'tan size vasiyettir. ALLAH her şeyi hakkıyle
bilendir, halîmdir.
Bu ayetlere göre varsayalım ki,
bir adam öldü ve geride üç kız evlat, bir ana, bir
baba ve eşini bıraktı.. Yukarıdaki ayetlere göre
miras paylaşımı şöyle olacaktır:
Üç kız evlada mirasın 2/3'ü, ana
ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8
kalacaktır.
Bu durumu, matematiksel olarak
hesaplarsak:
(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 =
1,125 bulunur! (Halbuki 1,0 olması gerekirdi!..)
Bu sonuç Kur'an'da verilen
oranların hatalı olduğunu göstermektedir. Çünkü
mirasın %112,5 u mirasçılara dağıtılamaz. Böyle
%100'ün üstünde bir dağıtım yapmak imkansızdır.
ÖRNEK:
Adam ölüyor. Geride kalan varisler
şunlar; eşi, 3 kız çocuğu, annesi ve babası..
Buna göre miras dağıtım oranları
Nisa suresi 11. ve 12. ayetin de şöyle
bildirilmiştir:
Kız çocuklarına mirasın 2/3 ü
Anneye mirasın 1/6 sı
Babaya mirasın 1/6 sı
Eşine mirasın 1/8 i
------------------------------------
Adamın kalan mirasını 120 milyar farzedelim:
120 x 2/3 = 80 çocuklara
120 x 1/6 = 20 anneye
120 x 1/6 = 20 babaya
------------------------------
Toplam = 120 Görüldüğü gibi
mirastan eşe hiç para kalmadı. Eğer eş de almış
olsa; 120 x 1/8 = 15 Eşe düşen pay
----------------------------
Toplam = 135 olacaktı.
Halbuki ortada 120 milyar var. Eşe
1 kuruş dahi kalmadı.
İşte bu Kur'an ayetlerinin hatalı
olduğunu gösterir.
Halife Ömer'in Hataya Karşı Avl
Yöntemi:
Bu hatayı düzeltmek için Ömer
"avl", "avliye" olarak adlandırılan basit bir
yöntem geliştirdi. Bu yöntem ALLAH’ın verdiği
oranlardan yola çıkıp bir noktada ufak bir
değişiklik yaparak oranların tümünü değiştiren ve
toplamı %100 olacak yeni oranlar elde eden bir
yöntemdir... Günümüzde İslam hukuku miras
konusunda bu yöntemi esas alır. Avl yöntemiyle bir
anlamda Kur’an ayetlerinin dışına çıkılmakta ve
Kur’an’a göre şeriat uyguladıklarını söyleyenler,
mecbur kalarak kendi uydurdukları hüküm ve yöntemi
kullanmaktadırlar. Avl yöntemi ile şu yol izlenir
:
2/3 + 1/6 + 1/6 + 1/8 = 48/72 +
12/72 + 12/72 + 9/72 = 81/72 = 1,125
Burada payda 24’e değil de 72’ye
yükseltilmiştir. Sonucun 1 çıkması içinse Payda 81
yapılır;
48/81 + 12/81 + 12/81 + 9/81 =
81/81 = 1
Yani matematik olarak yanlış olan
ama çaresiz ve zorunlu kalınarak hileli bir
yöntemle oranlar değiştirilmek suretiyle
paylaşımın sağlanması yoluna gidilmiştir.
Böylece yeni oranlar: üç kızın
toplam payı= 48/81 annenin payı= 12/81 babanın
payı= 12/81 zevcenin payı= 9/81 olacak şekilde
değiştirilmiş olur.
Tabi elde edilen bu oranlar
ayetlerde ifade edilenlerden farklıdır. Ayetlere
baktığımızda bu oranları göremeyiz. Bu oranların
sadeleştirilmiş şekillerine de bakalım:
üç kızın toplam payı = 48/81 =
0,593 Halbuki Kur'an 2/3 = 0,666 diyor
babanın payı = 12/81 = 0,148
Halbuki Kur'an 1/6 = 0,166 diyor
annenin payı = 12/81 = 0,148
Halbuki Kur'an 1/6 = 0,166 diyor
zevcenin payı = 9/81 = 0,111
Halbuki Kur'an 1/8 = 0,125 diyor
Görüldüğü gibi ayetlerde
belirtilen oranların kullanımı mümkün olmadığı
için bu oranlar değiştirilmiştir ve başka oranlar
kullanılmaktadır.
Böyle basit bir dört işlem
hatasının, her harfi, her kelimesi ALLAH sözü
olduğu bildirilen Kur'an'da yer alması, ALLAH gibi
kusursuz bir varlığın hatası olmasa gerek. O
halde, bu hatanın sebebi ne olabilir dersiniz?
Bu, Kur'an'ı MUHAMMED'in
uydurduğunun en önemli delili midir?
Bu hata şimdiye kadar izah
edilememiş, mantıklı, bilimsel bir yanıt
verilememiştir.
Diğer çelişkiler "müphemdi,
müteşabihdi " diyerek, kelimeleri çarpıtarak,
tahrif ederek, yanlış bilgiler verip demagoji
yaparak bir şekilde geçiştirilebilir. Ancak
Matematik laf değil, işlem ister. Matematik de
mecazilik, müteşabihlik sökmez.
Nitekim Halife Ömer'de sökmediğini
görmüş ve Avl denilen aldatma yöntemi
uygulamıştır.
Bu ayetlerdeki hatayı anlayanlar
ve çözüm bulamayanlar ama hala Kur'an'ı
MUHAMMED'in uydurmadığını düşünenler aşağıdaki
soruları yanıtlamaya çalışmalıdırlar. Çünkü
ana-babadan alınmış, hazıra konulmuş imanın
tazelenmesi ve sorgulanması gerekir. Gördüğü
yanlışlara rağmen imanında direnmek imansızlıktan
daha kötüdür. Eğer Tanrıya inanıyorsanız ve bilen,
gören, işiten, hesap soransa Tanrı, sahte imanları
da, gerçek imanları da iyi bilmesi gerekir.
Aldatılamaz, kandırılamaz. Kendisini alet ederek
dünya menfaatleri elde edenlerden de, yanlışı göre
göre, bile bile onların peşinden gidenlerden de
hesap sormasını iyi bilir.
Sorular:
1- MUHAMMED vahyi mi yanlış
anlamıştır?
2- Ortada vahiy diye bir şey yok
ilham mıdır hepsi?
İlhamlar da hata içerir mi
diyorsunuz?
3- Yoksa Kur'an toparlanırken mi
hata yapılmıştır?
4- Ya da Kur'an tahrifata mı
uğramıştır?
Halife Osman ayetlerle oynamış
olabilir mi?
5- Yoksa ALLAH da hata yapabilir
mi diyorsunuz?
6- ALLAH değil de MUHAMMED mi
matematikten anlamıyordu?
7- Yoksa bu konudan uzak duralım,
ele almayalım,
Şeytani bir soru mu diyorsunuz?
Şeytani bir soruya neden olan hatanın Kur'an'da ne
işi var
Cevap-503:
Evet, Muhterem kardeşim, bu vatandaş Kur’an’ın
miras hükmüyle alakalı ayetleri gündeme getirip
bazı durumlarda miras paylaştırılmasının Kur’ani
verilere göre mümkün olmadığını, yani mirasçıların
alacakları Kur’ani oranlar dikkate alındığında
kalan mirasın pay sahiplerine yetmediğini ve
dolayısıyla Kur’an’da bir hata olduğu sonucunu
çıkarmıştır. Bu problemi halletmek için de Halife
Ömer’in Avl yöntemini geliştirdiğini ve Kur’an’a
rağmen mal paylaşımı yaptığını ve aslında buna
mecbur olduğunu, suçlu olanın Ömer değil de (haşa)
ayetleri gönderen Allah-u Teala olduğunu beyan
etmiştir. Ayrıca bu yöntemin bugün uygulanan İslam
hukukunun bir parçası olduğunu da eklemiştir.
Bu eleştiriye cevap vermeden önce
eleştirmenin bilgisizliğinden kaynaklanan bir
yanlışına değinmemiz gerekir. Aslında bu
vatandaşın, İslam denilince sadece Sünniliği
anladığını, dolayısıyla da bu bilgiye dayalı
olarak vardığı sonuç kaçınılmazdır ve kendi
açısından haklıdır da. Çünkü Avl yönteminin
Kur’an’a rağmen geliştirilen bir yöntem olduğu gün
gibi aşikârdır. Bu yüzden bizim bu arkadaşa
söyleyeceğimiz ilk söz şudur ki İslam, sadece
Sünni anlayışla sınırlı olmadığı gibi İslam hukuku
da bu anlayışın ortaya koyduğu verilerle sınırlı
değildir. Eğer siz Ehlibeyt mektebinin de bu ve
benzeri konulardaki görüşlerinden haberdar
olsaydınız, böyle cüretkâr bir şekilde Kur’an’ı,
hatta (hâşâ) Allah-u Teala’yı suçlama gafletine
düşmezdiniz.
İkinci husus şudur ki İslam fıkhı
ve hukukundan yakından haberdar olan kimse şunu
bilir ki Allah-u Teala Kur’an’da daha çok İslam
öğretilerinin ve hükümlerin temel unsurlarını
beyan etmiş ve birçok yerde detayları
Resulullah’ın açıklamalarına bırakmıştır. Elbette
Resulullah da bu açıklamaları keyfi ve indi olarak
yapmış değildir. Allah Resulü’nün ahkâmın
detaylarıyla ilgili açıklamaları da yine vahye
dayalıdır. Ancak bu vahiyler Kur’ani değil, gayrı
Kur’ani vahiylerdir. Kur’ani vahiyle gayr-ı
Kur’ani vahyin farkı şudur ki Kur’an’ın hem
muhtevası, hem de lafzı ve kalıbı Allah’a aittir
ve mucizevî özelliğe sahiptir. Ancak gayr-ı
Kur’ani vahiylerin muhtevası Allah’a ait olmakla
birlikte onların açıklanma biçimi ve döküldüğü
lafız ve kalıplar Resulullah’a bırakılmıştır.
“Neden Allah-u Teala bütün detayları da Kur’an’da
zikretmemiştir?” yine “Resulullah’a Kur’an dışında
da vahiy indiğinin delilleri nelerdir?” sorularına
gelince, bunun birçok sebebi ve delili vardır ki
yerinde açıklanmıştır. Ama konumuzun dışında
olduğu için onları burada zikretmeyi uygun
bulmuyoruz. Bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen
kardeşlere aşağıdaki linke başvurmalarını tavsiye
ediyoruz:
http://www.kevsernet.com/s_ve_c/16.htm
Bu girişten sonra inşallah
eleştirinin cevabına geçiyoruz.
Her şeyden önce şurası
bilinmelidir ki Kur’an’da açıklanan ve İslam
fıkhında “Feraiz” (belirlenmiş paylar) olarak
bilinen miktarlar, pay sahiplerinin her halükarda
ondan fazla veya eksik alamayacaklarını bildirmek
için değildir. Kalan miras, bu belirlenen
miktarlarla birebir örtüşeceği gibi, bazen bu
miktarlardan fazla veya eksik de olabilir. Burada
hemen şu soru aklınıza gelecektir ki eğer öyleyse
bu miktarların belirlenmesinin faydası nedir?
Hikmeti sebebi nedir? Evet, sorunun cevabı şudur
ki daha sonra açıklayacağımız üzere artan veya
eksik olan zamanlarda, bu oranların nasıl
paylaştırılacağında bu belirlenmiş oranlar,
başrolü oynayacaktır. Yani onlar bizim elimizde bu
paylaşım için birer ölçü ve kıstas özelliğini
taşımaktadırlar.
Ehli Sünnet Halife Ömer’e uyarak
birincide Avl denen bir yöntemi kullandığı gibi,
ikincide (mirasın belirlenen oranlardan fazla
olduğu durumda) “ta’sib” denen bir yöntemden
istifade etmektedir.
Önce bu iki yöntemin ne olduğunu
kısaca izah edelim. Daha sonra bunların neden
yanlış olduğunu kısaca açıkladıktan sonra Ehlibeyt
mektebinin ortaya koyduğu çözümü açıklamaya
çalışalım.
Evet, bu iki Sünni yöntem şudur:
Eğer miras belirlenen paylardan eksik kalırsa, o
eksiklik pay sahipleri arasında eşit bir şekilde
bölüştürülür. Yani her birsinin payından eşit bir
miktar eksiltilerek söz konusu eksiklik
tamamlanır. Buna Avl deniliyor.
Ama eğer miras belirlenen
paylardan fazla kalırsa, o zaman bu fazlalıktan, o
pay sahiplerine bir şey verilmez, onların dışında
kalan diğer akrabalar arasında eşit bir şekilde
paylaştırılır.
Ehlibeyt mektebi, her iki yöntemin
de yanlış olduğunu iddia etmekte ve buna bir çok
delil göstermektedir ki en önemlisi şudur ki böyle
bir şey (haşa) Allah’a cehalet ve bilgisizliği
isnat etmek olur. Zira İmam Ali’nin de buyurduğu
gibi, çöllerin kum tanelerinin sayısını bile bilen
Allah, insanların böyle bir sorunla
karşılaşacaklarını bilmiyor muydu? Eğer
biliyorduysa, neden bu konuda ister Kur’an’da,
isterse Resulü’ne gönderdiği gayrı Kur’ani
vahiylerde bu konularda herhangi bir açıklama
yapmamış, herhangi bir ölçü ve kıstas
belirlememiştir? Ve dolayısıyla birileri kalkıp
kendi kafalarından çözüm üretmeye mecbur
kalmışlar? Yani eleştiriyi yapan kimsenin bu
konuda ileri sürdüğü itiraz haklı ve yerinde bir
tespittir. Bu yüzden biz Halife Ömer’in kendi
ictihadına dayanarak önerdiği yöntemin çözüm
değil, kendisinin ciddi bir problem olduğu
kanaatindeyiz.
Bu konuda Ehlibeyt İmamlarından ve
bazı sahabeden nakledilen ve Halife Ömer’in
yöntemini eleştiren sözlerden de bir kaçını
eklemek istiyordum ama Ebu eyyub Ensari kardeşin
yazısında bunlara yer verildiği için artık gerekli
görmüyorum.
Evet, Ehlibeyt mektebinin bu
probleme getirdiği çözüm yolu şöyledir:
Ölen kimsenin mirası, eğer hak
sahiplerinin pay oranlarıyla örtüşürse, zaten
problem yoktur ve o oranlara göre paylaştırılır.
Ama eğer artar veya eksik kalırsa, artan veya
eksik kalan miktar, Kur’an’da belirtilen bu
oranlar dikkate alınarak hak sahipleri arasında
yeniden paylaştırılacaktır. Ve her hangi bir
eksiklik ve hata da söz konusu değildir.
Ancak burada bu çözüm yolunu ve
ayetlerde bu miktarların belirtilme hikmetini
Kur’an’dan değil Allah Resulü’nün ve ilim ve
irfanlarını Resulullah’tan miras alan
Ehlibeyt’inin sözlerinden öğrenmekteyiz. Elbette
bunu bilmemiz gerekir ki bu, Halife Ömer’in
Kur’an’a rağmen ortaya koyduğu formülle farklı
şeylerdir. Birisinde Kur’an’a rağmen bir çözüm
yolu ortaya koyulurken, diğerinde yine gayr-ı
Kur’ani vahye dayalı Kur’an’a tefsir yapılmakta ve
bir yandan Kur’an’ın meramı açıklanırken diğer
yandan bazı detaylar da bu açıklamalara ilave
edilmektedir.
Şimdi gelelim konunun detayına ve
verilen örneklerin tahliline ve Kur’an’a ters
düşmeyecek şekilde nasıl paylaştırılacaklarına…
Şöyle diyor eleştiriyi getiren
arkadaş:
“Bu ayetlere göre varsayalım
ki, bir adam öldü ve geride üç kız evlat, bir ana,
bir baba ve eşini bıraktı.. Yukarıdaki ayetlere
göre miras paylaşımı şöyle olacaktır:
Üç kız evlada mirasın 2/3'ü, ana ve babanın her
birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır.
Cevap:
Hadislerden aldığımız ilave bir bilgiyle mirası
paylaştıracağız; o bilgi şudur ki karı kocanın
payı her halükarda (miras ister paylardan fazla
olsun isterse eksik kalsın) karı kocanın payı
sabittir ve asla değişmez. (Burada genel kural
şudur ki Kur’an’da mirasları için üs ve alt sınır
belirlenenlerin payı değişmez. Bunlar ise karı ve
kocalardır. Çünkü çocukları var olmadığı takdirde
karının üst sınırı mirasın dörtte biridir,
kocanınki ise mirasın yarısıdır. Çocukları var
olduğu takdirde, karının en alt sınırı sekizde
bir, erkeğinki ise mirasın dörtte biridir. Evet,
bunlar, miras artsa da eksik kalsa da her
halükarda payları sabit kalır ve değişmez. Yani
eğer diğer durumlarda da artma veya eksilme söz
konusu olsaydı, bu, en fazla ve en az sınırı
konmazdı. Bu sınırın konulmasından onların pay
oranlarının sabit olduğunu anlıyoruz.) Ama diğer
pay sahiplerinin payı böyle durumlarda değişikliğe
uğrar. (Nitekim Kur’an da onlar için alt-üst
sınırı belirlememiştir. Sadece ölçü vermiştir.)
Yani miras, paylardan fazla olursa, o zaman önce
her kesin payı ayetlerde belirtildiği şekilde
paylaştırılır. Geri kalan fazlalık ise tekrardan,
belirlenen oranlar dikkate alınarak pay
sahiplerine paylaştırılır. Yani yine kız evlatlara
2/3, ana babaya her birine 1/6 olarak dağıtılır.
Ama eşlerin mirası sabit olduğu için onlara bu
fazlalıktan bir şey verilmez. Böylelikle artan bir
şey kalmaz. Dolayısıyla ayetlerde belirlenen bu
pay sahipleri olduğu müddetçe diğer akrabalara bir
şey verilmez.
Fakat miras belirlenen oranlar
dikkate alınıp paylaştırıldığında eksik kalıyorsa
(eleştiri sahibinin verdiği örnekte olduğu gibi),
eşlerin payı yine sabit kalır, ama diğer pay
sahiplerine o eksiklik belirlenen oranlar dikkate
alınarak paylaştırılır. Bir görüşe göre ise
eksiklik sadece kızlara yansıtılır.
Her halükarda
ayetlerdeki belirtilen oranlar, bir kıstastır.
Yoksa her halükarda ondan fazla veya eksik
olmayacak demek değildir. Yani o oranlarla eşitlik
halinde zaten mesele kalmıyor. Olmadığında ise o
oranlar artan veya eksik kalan miktarın
paylaşımında başrolü oynuyor.
Başka bir ifadeyle Kur’an’a
eleştiri yönelten kişi din bilgilerden ve
özellikle Ehlibeyt mektebinin hukuk ve fıkhi
ekolundan tamamen habersiz olduğu için verdiği
örnekte (Adam ölüyor. Geride kalan varisler
şunlar; eşi, 3 kız çocuğu, annesi ve babası)
uzun uzadıya açıkladığı üzere bütün miras
paylarına aynı böleninin (mahrecinin) olduğunu
varsaymıştır. Ancak Ehlibeyt mektebinin
açıklamasına göre, paylarının sınırları
belirlenmiş olan eşler gibi mirasçıların mirası
için bölen asıl maldır, ama kızların payı için
bölen malın geri kalan kısmıdır. Böylece bütün
kesirler aynı bölene ait olmadıkları için her
hangi bir matematik sorunu oluşmamaktadır.
Bu yüzden Ali (a.s) ve onun ünlü
öğrencisi İbn-i Abbas’ın şöyle dedikleri
nakledilmiştir: “Eğer Allah’ın öne geçirdiği öne
geçirilir ve geride bıraktığı geride bırakılırsa o
zaman asla belirlenen paylar maldan fazla
olmazdı.”
Bu sözü İbn-i Abbas’tan bir çok Ehl-i sünnet alimi
nakletmiştir.
Hatta İbn-i Hazm el- Muhella’da Bu
konuda şöyle diyor:
“Eğer bu konu Ömer’e gizli
kalmışsa İbn-i Abbas’a gizli kalmamış Bir hükmü
birinin bilmemesi onu bilen kimseye delil teşkil
olmaz. Ömer Mihrin çok olabileceğini,
Resulullah’ın öldüğünü ve kelalenin ne olduğunu ve
birçok şeyleri de bilememişti; bu da bilenlerin
bilmesine bir kusur getirmez.”
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu
açıklamada hadislerden de elbette yardım
almaktayız. Zira bahsettiğimiz gibi biz
Resulullah’ın hadislerini de vahye dayalı bilgiler
olarak görüyoruz. Aksi takdirde Resul’ün
sözlerinin bizim için bağlayıcı olmasının bir
anlamı kalmaz. Oysa Kur’an’ın kendisi Resul’e
mutlak itaati bize emretmektedir. Onun verdiği her
şeyi alıp, sakındırdığı her şeyden uzak durmayı
bize emretmektedir. Bu ise ancak ve ancak onun
verdiklerinin vahye dayalı olmasıyla anlam
kazanır. Yoksa bazılarının dediği gibi eğer onu da
(haşa) bir müctehid olarak görür ve diğer
müctehidler gibi bazen hata yapabileceğini de
söylersek, itaatinin kayıtsız şartsız bize farz
olması abes, hatta kabih ve çirkindir. Bu ise
Allah-u Teala’ya muhal ve imkânsız bir şeydir.
Bu açıklamalarımız, konu hakkında
teknik bilgiler vermek ve eleştiri sahibinin
yaklaştığı mantığa yakın bir mantıkla cevaplamak
içindi. Yoksa aynı paylaşımı daha kolay bir
üslupla da yapmak mümkündür. Şöyle ki eşlerin
payları dediğimiz gibi her durumda sabittir ve
artsa da eksik kalsa da değişim söz konusu olmaz.
Dolayısıyla bahis konusu olan konuda da biz
sürekli eşlerin payını ilk başta ayıracağız,
ardından geri kalan miktarı, ayette belirlendiği
şekilde bölüştüreceğiz. Böyle olunca, hem artan
miktar, hem de eksik kalan miktar ayetlerde
belirtilen oranlara binaen otomatik olarak pay
sahiplerine yansıdığı için, kalan miras hiçbir
zaman paylardan fazla veya eksik olmaz. Şimdi
bunu eleştiri sahibinin yazısındaki örnekte tatbik
edelim:
Hatırlarsanız bu arkadaş, adamın
mirasını 120 milyar olarak farz etmişti. Şimdi
bizim yukarıda verdiğimiz bilgilere dayanarak
taksimi yapalım:
Önce her halükarda sabit olan ve
asla değişmeyen karısının payını, yani 1/8’i olan
15 milyarı çıkacağız. Ardından geri kalanı (105
milyar) yine ayetteki oranlara göre
paylaştıracağız. Çocukların payı 2/3 olduğuna göre
onlara verilecek miktar, 70 milyardır. Ardından
geri kalanı (35 milyar) anne baba arasınsa
paylaştıracağız. Onların her birisi de 1/6
alacaklarına göre bu 17.5 milyara tekabul eder.
Böylece kalan mirasta ne artan ne de eksilen bir
durum söz konusu değildir.
a) Karısının payı 1/8
120 : 8 = 15 milyardır
120 – 15 = 105 milyar
b) Cocukların payı 2/3
105 : 3 = 35 milyar * 2 = 70
milyardır.
c) Babanın payı 1/6
105 : 6 = 17.5 milyar
d) Annenin payı 1/6
105 : 6 = 17.5 milyar
Toplam : 70 milyar + 15 milyar +
17.5 milyar + 17.5 milyar = 120 milyardır.
Böylece eleştiri sahibinin gerçek
İslam hukukundan habersizliğinin bir ürünü olarak
yaptığı hatadan çıkardığı diğer sonuçların da
batıl olduğu anlaşıldığı için ayrıca onlara
değinmeğe gerek görmüyoruz. Elhamdu lillahi
Rabbi’l-alemin..
|