Bismillahirrahmanirrahim
ALLAH SEVGİSİ
Musa AYDIN
İnsan gönlünün idrak edip
varabileceği en yüce ve kutsal duygu Allah
sevgisidir. İyilik güzellik ve kemali sevmek
insanın fıtratında koyulan bir şeydir. Sonsuz
güzellik ve kemal ise Hak Teala'ya mahsustur. Onda
hiç bir kusur ve eksiklik mevcut değildir. O
iyiliklerin, kemal ve güzelliklerin kaynağıdır;
herkesin sahip olduğu her türlü iyilik ve güzellik
ondadır. İnsan'ın kalbinde iman nuru tecelli edip
Hak Teala'nın, bütün kemallerin, güzelliklerin ve
iyiliklerin kaynağı olduğuna yakin ederse, onu her
şeyden daha çok sever. Bu yakin ne kadar güçlü ve
şiddetli olursa Allah sevgisi ve aşkı da o kadar
güçlü olur. Nitekim Peygamberler, imamlar ve
Allah’ın velileri yakinleri herkesten daha fazla
olduğu için herkesten daha çok Allah'a aşıktırlar
ve onun yolunda her türlü çileye katlanmaya razı
olurlar. Evet gerçek mu'minler, Allah'ı her şeye
tercih edip onun rızasını kazanmayı en büyük hedef
olarak seçerler. Kur’an-ı Kerim şöyle
buyurmaktadır:
“İnsanlar içinde,
Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır
ki, onlar (bu eş ve ortakları) Allah’ı sever gibi
severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise,
daha güçlüdür…”
(Bakara, 165)
Yine Tevbe suresinde Allah-u
Teala şöyle buyurmuşlardır:
“(Ey resulüm), deki: Eğer
babalarınız çocuklarınız, eşleriniz,
akrabalarınız, kazandığınız mallar, az kar
getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza
giden evler, sizlere Allah'tan, O’nun resulünden
ve onun yolunda cihat etmekten size daha sevimli
ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleye
durun Allah fasıkları hidayet etmez.”
(Tevbe, 24)
Evet Allah sevgisi
Resulullah'ın şu mübarek sözünde en güzel şekilde
tecelli etmiştir: “Allah-u Teala benim göz
nurumu namazda koymuştur. Allah aç olan birisine
yemeği, susuz olan birisine de suyu sevdirdiği
gibi namazı da bana sevdirmiştir: ne var ki aç,
yemeği yediği zaman yemeğe, susuz, suyu içtiği
zaman suya doyar, ama ben namaza hiçbir zaman
doymam!”
Yine bir başka Allah aşığı
olan Hz. Emir-ül Mu'minin Ali (a.s)’nin Kumeyl
duasındaki şu cümlesine dikkat edin: “Rabbim
eğer beni cehenneme götürürsen, azap ateşinin
hararetine dayansam bile, senden ayrılmaya nasıl
dayanırım?!”
Veya secde edenlerin seyidi
ve ibadet edenlerin ziyneti olan İmam Zeynelabidin
(a.s) şu münacatına kulak verin: “İlahi, senin
muhabbetinin tadını tadan birisi başkasını nasıl
isteyebilir ve senin yakınlığına ünsiyet
kuran-alışan, senden nasıl ayrılabilir?!”
“Ey isteyen kalplerin
temennisi ve ay sevenlerin en büyük arzusu, senden
muhabbetini ve seni sevenlerin muhabbetini
diliyorum.”
İmam Sadık (a.s) ise şöyle
münacat ediyor Rabbiyle: “Ey benim efendim,
ben senin sevgine açım, doyamam. Ah, ne kadar
arzuluyorum ben görmediğim halde beni gören
Rabbimi!”
Yine bir hadisinde şöyle
buyuruyor İmam Sadık (a.s): “Kalp Allah’ın
haremidir, Allah’ın haremine Allah'tan gayrisini
yerleştirme!”
Evet, gerçek bir mu’min,
Allah sevgisine hiçbir şeyi tercih edemez. Başka
sevgiler eğer bu sevgi doğrultusunda olur veya en
azından bu sevgiye mani olmazsa sakıncasızdır.
Onun için biz Resulullah’ı, Ehl-i Beyti’ni,
imamları, Allah’ın velilerini seviyoruz. Zira
Allah da onları seviyor; onları sevmek Allah’ı
sevmektir. Çoluk çocuk sevgisi, mal mülk sevgisi
de eğer Allah'ın rızası doğrultusunda olursa,
yani Allah sevgisine engel olmaz veya Allah'ın
emirlerine engel olmazsa, makul bir derecede
sakıncasızdır ve tabidir. Fakat gerektiğinde
diğer bütün sevgiler Allah sevgisine ve onun
rızasına feda edilmelidir.
ALLAH
SEVGİSİNİN ÖLÇÜSÜ
Allah-u Teala, kendi
sevgisinin ölçü ve alametinin Resulullah‘a uymak
onun emirlerine itaat etmek olarak belirlemiştir.
“Deki (ey Müslüman’lar),
eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ve itaat edin
ki Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı
affetsin...”
(Ali
İmran, 31)
Resulullah'ın zamanında ona
itaat etmek, Allah sevgisinin alameti ise,
Resulullah’tan sonra da onun gerçek halifeleri
olan Ehl-i Beyti’ne uymak ve onlara itaat etmek,
Allah sevgisinin gerçek ölçüsüdür. Bunu da
Resulullah (s.a.a) muhtelif hadislerinde beyan
etmiştir ki, bunların en önemlisi “Sekalayn”
hadisidir ki Resulullah ölümü yaklaştığında şöyle
buyurmuştur:
“Ben, sizin aranızda iki
ağır emanet bırakıp gidiyorum; biri Allah'ın
kitabı diğeri itretim olan Ehl-i Beytim’dir.
Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıklığa
düşmezsiniz. Bu ikisi Kevser havuzu başında bana
varıncaya kadar birbirinden asla ayrılmazlar.
Bakın görün onlara nasıl davranacaksınız.”
Bu hadis Şia kaynaklarının
yanı sıra bir çok Ehl-i Sünnet kaynaklarında da
nakledilmiştir.
Yine buyurmuştur: “Her
şeyin bir temeli vardır, İslam’ın temeli de ben ve
Ehl-i Beytim’i sevmektir.”
|