Bismillahirrahmanirrahim
Soru-96:
Hocam geçenlerde, yıllarca Arap ülkelerinde kaldığını, aynı
zamanda araştırmacı bir yazar olduğunu iddia eden bir Sünni
hocayla sohbet ederken, bir ara . Buhari ve Müslim'in de
naklettiği "Kırtas Hadisi", yani Allah Resulü'nün "Bana
kağıt kalem getirin, size öyle bir şey yazayım ki benden
sonra asla dalalete düşmeyesiniz." diye emirde bulunduğunda,
orada bulunun Ömer b. Hattap buna engel olarak, "O
sayıklıyor veya hastalık ona galebe etmiştir (ne dediğini
bilmiyor), Kur'an bize yeterlidir." diyerek buna engel
olduğunu bildiren hadisten söz açıldığında, bu yapılanı
haklı göstermek için şöyle dedi: "Hazret-i Peygamber, daha
sağlığında ölüm döşeğinde olan birinin vasiyetlerini kabul
etmeyiniz." yönünde açıklamada bulunmuştur. Hz. Ömer de buna
dayanarak Resulullah'ın vasiyet yazmasını engellemiştir."
dedi. Yani Resulullah'ın kendi sözüyle vasiyet yazması
engellenmiştir. Hz. Ömer'in bir suçu yoktur, şeklinde güya
bu olaya bir tevil sunmaya çalıştı. Siz buna dersiniz acaba?
Haklı olabilir mi sizce?
Cevap-96:Aziz
kardeşim, bizce bu talihsiz açıklama, her şeyden önce
Allah'ın Resulü'ne yapılan büyük bir hakarettir. Evvela bize,
Resul'e itaati emreden Kur'an ayetleri, bu itaat için asla
sınır belirlememiş ve mutlak itaati farz kılmıştır. Kaldı ki
eğer böyle bir şey de söz konusu olmuş olsa, ölüm döşeğinde
vasiyetin geçersizliğini söyleyen rivayetler, bunun mali
vasiyetlerle ilgili olduğunu, onun da malın üçte birisinden
fazlası için söz konusu olduğunu söylemektedirler. Allah
Resulü'nün etmek istediği vasiyetin ise malla, servetle
hiçbir ilgisi olmadığı açıktır. (Zaten Ehl-i Sünnet,
Ebubekir'den naklen peygamberlerin miras bırakmadığını,
bıraktıkları her şeyin sadaka olduğunu söylemiyorlar mı?)
Sonra "Size
öyle bir şey yazayım ki, benden sonra asla dalalete
düşmeyesiniz .." cümlesinden de açıkça bu vasiyetin ümmetin
manevi hidayetiyle ilgili olduğu anlaşılmıyor mu?
Hatta
eğer bu söylediklerimizin hepsinden vazgeçip adamın dediğini,
yani Resulullah'ın o durumda vasiyetinin kabul edilmemesi
gerektiğini farz etsek dahi, acaba bu Allah'ın Habibi'ne,
kainatın efendisine, o şekilde küstahça davranıp mübarek
kalbinin incinmesini ve eziyet edilmesini (öyle ki
rahatsızlığından, onları yanından kovuyor) haklı kılar mı?!
Bir diğer
husus şu ki, bu dinin sahibi ve elçisi olan, Hak'la halk
arasında yagane irtibat vesilesi olan Peygamber, bu hükmü (ölüm
döşeğindeki kimsenin vasiyetinin kabul edilmemesi
gerektiğini) bilmiyor muydu? Eğer bilmiyorduysa, böyle bir
peygamberi ben ne yapacağım?! Eğer biliyorduysa, bile bile
gayri şer'î bir emir ve istekte nasıl bulunabiliyordu?!
Gördüğünüz gibi her halükarda bu davranış, Allah'ın
Habibi'ne korkunç bir hakaretten başka bir şey değildir.
Allah'ım, nefsimizin ve şeytanın şerrinden sana sığınıyoruz.
Ve
bilahare bu hadisin doğru ve Resulullah da dahil her kes
için geçerli olduğunu düşünelim; o zaman neden bu zevat
Peygamber'e gelince bunu uyguladılar da, örneğin Ebubekir
hakkında uygulamadılar? Yani, o da ölüm döşeğinde, hem de
defalarca ayılıp bayılırken, Ömer'in hilafetine dair
Osman'ın eliyle vasiyet yazdırdığında, neden kimsenin sesi
çıkmadı? Ömer ona da sayıklıyor demedi? Ölüm döşeğindeki
kimsenin vasiyeti kabul edilmez demedi? Kendi hilafeti söz
konusu olduğundan mı acep?!
Aynı
şekilde kendisi yaralanıp ölüm döşeğinde yatarken, hilafet
için çeşitli emirler sadır edip halife seçimini (sonucu
önceden belli olan) altı kişilik şuraya bıraktığında, neden
vasiyetine itiraz etmeyip emrini yerine getirdiler?!
Resulullah'a gelince mi bütün bunlar akıllarına geliyordu?
Evet
gördüğünüz gibi bu gerekçelerin hiç birisi akıl, mantık ve
vicdan sahibi kimselerin kabul edebileceği şeyler değildir.
Evet asıl hedef başka şeylerdi ve Ömer b. Hattap gibiler
bunun bilincinde oldukları için, işi baştan garantiye almaya
çalıştılar ve gördüğünüz gibi başardılar da!! Ve
başarılarının sonuçları gördüğünüz hala devam etmektedir!!