Bismillahirrahmanirrahim
Soru-09:
Bazı insanlar vardır ki sürekli dert, ıstırap içinde yaşarlar.
Gerçek Müslüman bir tanıdığım var. Aksilikler peşini
bırakmıyor. Belki bana olsa onun başına gelenler acıyıp isyan
ederim. Ama o hep şükrediyor. Tabi bu çok güzel.... Fakat
benim sormak istediğim şudur ki, bazı insanlar dünyada çok
şanslı iken, bazıları aynı oranda neden şanssız olurlar? Bu
neye göre belirlenir. Allah adaletlidir tabı ki; ama bu
dünyada da adaletli midir acaba? Bu bir yargılama yada isyan
değil. Samimi bir şekilde soruyorum: Dünyada insanlar arasında
adalet var mıdır?
Cevap-09:
Muhterem
kardeşim, sorunuzun cevabı dünyadaki hayata bakış açınızla ve
hayat felsefenizle doğrudan orantılıdır. Yani hayatı bir
eğlence ve dünyayı bir eğlence kampı olarak görenler, tabii ki
bu felsefeye ters düşen her olayı ve sahneyi yadırgar, hatta
eleştirebilirler. Ancak hayatı bir imtihan ve dünyayı bir
imtihan sahnesi olarak görenler de tabiidir ki olayları farklı
olarak yorumlayacaklardır.
Yine
hayatı dünya hayatıyla sınırlı görüp insanı da bir bitkiden
farksız görenler, bu olayları da aynı istikamette
yorumladıkları için, bunları bir adaletsizlik olarak
yorumlayacakladır hiç kuşkusuz. Ama hayatı dünya hayatıyla
kısıtlı görmeyip burayı geçici bir misafirhane gibi gören,
burada gerçekleştirilen eylemleri, ebedi hayat için bir ekim
işlemi, öbür dünyayı ise ürün alma yeri ve mevsimi olarak
görenlerin yorumları da farklı olacaktır mutlaka.
Şunu
bilmeliyiz ki, adaletsizlik o zaman söz konusu olurdu ki bir
taraftan bir insana yüklenen sorumluluklar veya katlandığı
zorluklar karşılıksız kalmış olsun. Öbür taraftan diğer bir
insana hiçbir sorumluluk yüklenmemiş olsun ve verilen
nimetlere karşılık hiçbir hesap kitap sorulmasın ve
yanlışlarının, azgınlıklarının karşılığını görmemiş olsun.
Oysa biliyoruz ki Rabbimiz Kur'an'da "Zerre kadar hayır
işleyen de onun (karşılığını) görecektir, zerre kadar kötülük
işleyen de." buyurmaktadır.
Kısacası
bu dünya İlahi dünya görüşünde keyif çatma yeri değil, bir
imtihan sahnesidir. Ancak imtihan vesileleri muhteliftir.
Rabbimiz herkesi bir şeylerle imtihan etmektedir. Bazılarını
rahatlık ve refahla, bazılarını zorluklarla, bazılarını
zenginlikle, bazılarını fakirlikle, bazılarını sıhhat ve
selametle bazılarını ise hastalıkla vs. Önemli olan her
insanın bunun farkında olup ona göre kendisini hazırlaması ve
o durumların her birisinde Rabbinin istediği istikametten
azmaması ve onun verdiğine razı olmasıdır.
Şunu da
unutmamamız lazımdır ki insanın bu dünyada katlandığı
zorluklar, ne kadar çok olursa öbür dünyadaki mükafat ve
makamı da o derece büyük olur ve vereceği hesapta o derece
kolaylık hasıl olur. Tabi bunların hepsinde Allah rızasını
gözetmek ve ihlaslı olmak şarttır.
Tarihe
baktığımızda Allah'ın en sevgili kulları olan Peygamberler ve
Evliya, en çok sıkıntı çeken ve en çok belalara müptela olan
kimselerdir. Hatta hadislerde "Allah kimi daha çok severse,
daha çok belaya müptela kılar ki sevap ve mükafatı artmış
olsun." buyrulmaktadır. Yine buyuruyor ki kıyamet günü
olduğunda "Mu'minler teessüf edip diyeceklerdir ki keşke
dünyada bizi (Allah yolunda) makaslarla doğrasalardı da makam
ve mükafatımız, daha büyük olsaydı!"
Bir diğer
husus ise şudur ki, İlahi dünya görüşünde dünya ve dünyanın
süs-püsü ve malı servetinin fazla bir değer arz etmediğidir.
Bunlardan kafir ve facir insanlara verilmesi de bir imtihan
vesilesi olarak görülüp daha çok vebal sahibi olmaları içindir.
Yani bir anlamda o imkanlar, gerçekçi bir gözle bakıldığında
kafirler ve kötüler için bir ceza niteliği taşımaktadır! Bu
konuda bakın Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de ne buyuruyor: "O küfre
sapanlar, kendilerine verilen mühleti, sakın kendileri için
hayırlı sanmasınlar! Biz onlara, ancak günahları artsın diye
mühlet vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır."
(Al-i İmran, 178)
Hadis-i
şerifte de şöyle buyurmaktadır: "Eğer dünyanın bir sinek
kanadı kadar değeri olsaydı, Allah (azze ve celle) kafir ve
facire ondan bir yudum su bile içirmezdi!"
Elbette
bir noktayı bilmemiz lazımdır ki bazen başımıza gelen bazı
sıkıntılar, kendi yanlışlarımız ve hata ve günahlarımızdan
kaynaklanmaktadır. Allah-u Teala bu yanlışları yapan
mu'minleri, bu dünyada bir takım sıkıntılara mübtela ederek
onların temizlenmesini istemektedir. Kısacası zorluklara
mübtela olan mu'minler için bunlar, ya birer imtihan ve
makamlarının yücelmesi içindir, yada yanlışlarından
temizlenmeleri için. Bu konuda şu hadislere dikkatinizi çekmek
istiyorum:
Resul-i
Ekrem (s.a.a): "Mu'min erkek ve kadın, bedeni, malı ve evladı
hakkında belaya müptela olur ve o şekilde (ölürse) günahsız
bir şekilde Allah'a kavuşur."
İmam Sadık
(a.s): "Allah bir kula hayır dilerse, onun (günahlarının)
cezasını dünyada çabuklaştırır. Ama bir kulun kötülüğünü
dilerse, onun günahlarını kıyamete bırakır ki orada
cezalandırılsın."
Resul-i
Ekrem (s.a.a): "Hastalık günahları imha eder."
Bir kişi
Allah Resulüne (s.a.a): "Benim günahlarımı silip temizleyen
nelerdir?" diye sorduğunda şöyle buyurdu: "Gözyaşları, (Allah
karşısında) eğilip huzu ve huşu göstermek ve hastalıklar."
İmam Rıza
(a.s): "Hastalık, Mu'min için temizlenme ve rahmet vesilesidir,
kafir için ise azap ve lanet vesilesidir."
Kudsi bir
hadiste ise Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: "Bana itaat edenler, benim ziyafetimdedirler; bana
şükredenler (nimet ve lütfumun) çoğalmasına, beni zikredenler
nimetime mazhar olurlar. Bana karşı günah işleyenleri ise ben,
rahmetimden ümitlerini kesmem. Tevbe ederlerse, ben onların
dostu olurum, dua ederlerse kabul ederim. Hastalanırlarsa
onların tabibi ben olurum, rahatsızlık ve musibetlerle onları
tedavi eder ve bu vesileyle onları günahlar ve kusurlardan
temizlerim."
Resul-i
Ekrem (s.a.a): "Mu'minin günahı çoğalırda, onu telafi edecek
bir ameli de olmazsa, Allah onu can sıkıntısına müptela eder
ki o günahına keffaret olsun."
Resul-i
Ekrem (s.a.a): "Günahlar içerisinde bazı günahlar vardır ki
onları ne bir namaz temizler ne de bir oruç." "Ya Resulullah,
onu ne temizler?" dediklerinde: "Geçimi temin etme yolunda
insanın başına gelen sıkıntı ve üzüntüler." buyurdu."
|