Bismillahirrahmanirrahim
Soru-84: Sevgili Ehl-i
Beyt dostları, sizlere bazı sorularım olacak; bu soruları mı
cevaplandırırsanız çok sevinirim. Saygılarımla.1- Ramazan'da
bazı Şii ve Alevi arkadaşlarımın oruç tutmadıklarını
görüyorum; benim sorum şudur: Alevilik'de ve Şiilik'de ne
zaman ve kaç gün oruç tutulur? 2- 12 imam Orucu ne zamandan
beri tutuluyor? 3- Kur'an'da Muharrem'de tutulan 12 imam
orucu il ilgile açık ayetler var mı? 4- Tevrat ve İncil'de
12 imam orucu ile ilgili ayetler var mı? 5- Kerbela olayı
miladi olarak hangi tarihte gerçekleşmiştir? 6. Dünyanın
başka herhangi bir yerinde Türkiye'deki Aleviler gibi diğer
dünya Alevileri namaz kılmıyorlar ve sadece cem ayiniyle mi
yetiniyorlar veya onlarda da cem ayini diye bir uygulama var
mı? 7. İmam Cafer Buyruğu olarak addedilen "Buyruk kitapları"
İmam Cafer Sadık (a.s.) hazretlerine mi aittir veya menşei
nedir? 8. Kur'an'da cem ayini ile ilgili bir ayet var mı? 9.
Cem ayininin menşei nedir? 10. Kur'an'da namaz kelimesine
karşılık gelen Arapça kelime nedir? Bu kelime Kur'an'da kaç
kere geçiyor? 11. Neden Sünnilere Ehl-i Sünnet ismi
veriliyor? Bizler Sünnet ehli değil miyiz?
Cevap-84: Muhterem
kardeşim, Sorularınızı sırasıyla cevaplandırmaya çalışacağız:
1-
Ramazan'da bazı Şii ve Alevi arkadaşlarımın oruç
tutmadıklarını görüyorum; benim sorum şudur: Alevilik'de ve
Şiilik'de ne zaman ve kaç gün oruç tutulur?
Cevap:
Evvela evvela siz de biliyorsunuz ki bir dini veya mezhebi
hiçbir zaman o dine veya mektebe mensup olanların icraatı
dikkate alınarak değerlendirmek doğru olmaz. Örneğin
Müslüman olmayan bir kimse bugünkü Müslümanların durumuna
bakarak İslam hakkında bir kanaat sahibi olmaya çalışırsa,
belki bir kişi bile Müslüman olmaya rağbet etmez. Şimdi
gelelim sorunuza; aziz kardeşim, sorunuzun cevabını
anlamamız için Gerçek Şiilik ve Alevilik olan Ehl-i Beyt
mezhebinin ana kaynakları olarak kabul edilen Kur'an-ı Kerim
ve Resulullah'ın ve Ehl-i Beyt'inin hadislerine (ki aslında
onlar da Resulullah'tan miras aldıkları hadislerdir)
müracaat etmek gerekir. Bu konuda asırlar öncesinden (bizzat
On iki İmamların hayatları zamanından beri) yazılan ciltler
dolusu geniş kitaplar yazılmıştır. İsteyen herkes o
kaynaklara müracaat edebilir. Evet bizim bu konudaki
delilimiz Kur'an'dan Bakara Suresinin 183 ila 185.
ayetlerdir ki sözü uzatmamak için ayetlerin metninin
vermiyoruz. İsteyenler Kur'an'a müracaat edebilir.
Resulullah ve Ehl-i Beyt'inden nakledilen hadislerden ise
birkaç tanesini örnek olarak vermekle yetiniyoruz:
Resul-i
Ekrem (s.a.a): "Bu Ramazan ayı, öyle bir aydır ki onun
orucunu Allah farz kılmıştır. Cennet kapıları onda açılır.
Şeytanlar onda bağlanır. Onda bir gece vardır ki bin aydan
daha hayırlıdır (kadir gecesi). Kim o geceyi (ibadet, tövbe
ve.. ile) idrak etmezse, (İlahi lütüflardan) mahrum kalır."
Allah Resulü bu cümleyi üç defa tekrar etti." (Bihar-ül
Envar, C.97, S.17)
Hz.
Emir-ül Mu'minin Ali (a.s): "Noksan sıfatlardan münezzeh
olan Allah'a yönelenlerin yapıştıkları en büyük vesile, ona
ve Rasûlü'ne inanmak, yolunda cihad etmektir. Cihad,
İslâm'ın en yüce rüknüdür. Aynı zamanda Allah'ın birliğini
ikrar etmek de bu vesîlelerdendir; çünkü bu ikrar,
yaratılışa uymaktır. Ve namaz kılmaktır, çünkü bu dînin
esâsıdır. Ve zekât vermektir; çünkü bu, gerekli bir farzdır.
Ve Ramazan ayının orucunu tutmaktır; bu da azaptan bir
kalkandır. Ve Kâbe'yi ziyaret etmektir, hacdır, umredir;
bunlar da yoksulluğu giderir, günahları yıkar, arıtır. Ve
akrabâdan kesilmemek, onları görüp gözetmektir. Bu malın,
ahvalin genişlemesine, ecelin gecikmesine sebeptir. Ve gizli
sadaka vermektir ki bu suçları bağışlatır. Ve açıkça sadaka
vermektir; bu da kötü ölümleri defeder; iyi işlerde
bulunmaktır; buysa kötülüklere, kötü çağlara düşmekten korur
insanı..." (Nehc-ül Belağa, Hutbe: 110)
İmam
Cafer-i Sadık (a.s): "Allah-u Teala bizden önce hiç bir
ümmete Ramazan orucunu farz kılmamıştır." Ravi şöyle sordu:
"O zaman "Allah size orucu farz kıldı; sizden öncekilere
farz kılındığı gibi..." ayetine ne diyorsunuz? İmam Sadık
şöyle buyurdu: "Allah-u Teala Ramazan orucunu geçmiş
ümmetlere değil, sadece peygamberlere farz kılmıştı. Ama
Allah-u Teala bu (İslam) ümmete Ramazan ile lütfedip onun
orucunu hem Resulullah'a hem de ümmetine farz kıldı." (Men
La Yahzurh-ul Fakih, C.2, S.99)
İşte
gördüğünüz gibi aziz kardeşim, hem Kur'an ayetleri, hem de
Resulullah'ın ve Ehl-i Beyti'nin hadisleri Ramazan orucunu
İslam ümmetine İlahi bir lütuf olarak farz kılındığını açık
bir şekilde ortaya koymaktadır. Artık bu delillerden sonra,
Kur'an'a, Resulullah'a ve onun tertemiz Ehl-i Beyti'ne
inanan bir kimsenin bu İlahi farizayı ihmal etmesi
düşünülemez.
2- 12
imam Orucu ne zamandan beri tutuluyor?
Cevap:
12 imam orucundan maksadınız Muharrem ayının birinci
gününden başlayarak Alevi geleneği olarak tutulan oruçtur
herhalde. Bu orucun ne zamandan beri bir dini görev olarak
Aleviliğe girdiği hakkında bir bilgiye sahip değiliz.
3-
Kur'an'da Muharrem'de tutulan 12 imam orucu il ilgile açık
ayetler var mı?
Cevap:
Muharrem ayının orucu hakkında Kur’an’da bir ayet yoktur.
Ehl-i
Beyt İmamlarından Muharrem ayının birinci günün orucunun
farz değil ama müstehap olduğu hakkında hadis vardır.
Örneğin şu hadise dikkat ediniz:
Merhum Şeyh Abbas Kummî,
Nefes-ul Mehmum adlı eserinde kendi senediyle Reyyan ibn-i
Şebib'den rivayet etmiştir ki o şöyle dedi:
"Muharrem
ayının ilk gününde Eb-ül Hasan (İmam) Rıza'nın (Allah'ın
selamı ona olsun) yanına vardım; o bana: "Ey İbn-i Şebib
oruca niyetli misin? dedi. "Hayır" dedim. İmam Rıza: "Bu gün
Hz. Zekeriyya'nın "Ey Rabbim kendi indinden bana pak (temiz)
bir soy ver sen dua'yı işitensin" diyerek Rabbi (Azze ve
Celleye) dua ettiği gündür. Allah onun duasını kabul buyurdu
ve meleklere emretti ki Zekeriyya mihrapta durup namaz
kılarken şöyle nida ettiler: "Allah seni Yahya ile
müjdeliyor."
Kim bugün
oruç tutar sonra Allah Azze ve Celle'ye dua ederse Allah
onun duâsını kabul eder nasıl ki Zekeriyya'nın duasını kabul
buyurdu. Sonra şöyle dedi:
Ey Şebib
oğlu! Cahiliyet dönemindeki Araplar bile Muharrem ayının
hürmetini riayet ederek bu ayda savaş ve zulmü yasak
bilirlerdi. Oysa, bu ümmet ne bu ayın saygısını ve ne de
kendi Peygamberlerinin hürmetini gözettiler. Bu ayda
Peygamber'in soyunu öldürdüler ve bu ailenin hanımlarını
esir aldılar; varlıklarını yağmaladılar; Allah bu
günahlarını affetmesin!
Ey Şebib
oğlu bir şeye ağlayacak olursan Ali ibn-i Ebi Talib oğlu
Hüseyin'e (a.s) ağla! Onun başını bir koçu keser gibi
kestiler; ve bunun yanı sıra ailesinden dünyada benzerleri
olmayan 18 yiğidi öldürdüler. Yedi kat gök ve yedi kat yer
onun ölümüne ağladı; dört bin melek gökten ona yardım etmek
için indiler ama (ilahî takdir gereği) Hz. Hüseyin'in şehit
olduğunu gördüler, bu melekler Hz. Mehdi aleyh-is selam
kıyam edinceye kadar mahzun ve üzgün bir halde Hz.
Hüseyin'in kabri etrafında bulunacaklar; bunlar Hz. Mehdi (a.s)
kıyam edince onun yaranı arasında yer alırlar. Bunların
sloganları "Ya le sarat-il Hüseyin" (Ey Hüseyn’in kanının
davacıları) olacaktır.
Ey Şebib
oğlu babam kendi babasından o da büyük babasından (Zeyn-el
Abidin "a.s") rivayet etmiştir ki Hz. Hüseyin şehit
düştüğünde gökten kan ve kırmızı toprak yağdı.
Ey Şebib
oğlu, Hüseyin aleyhis selam'a gözünün yaşı yanaklarına
sarkacak şekilde ağlarsan Allah senin büyük olsun küçük
olsun az olsun çok olsun bütün günahlarını bağışlar.
Ey Şebib oğlu, eğer Allah'ın huzuruna hiç bir günahın
olmadan çıkmak istiyorsan Hz. Hüseyin aleyhis selam'ı
ziyaret eyle.
Ey Şebib
oğlu, Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ile cennette bina
edilmiş olan odalarda yerleşmek istiyorsan Hüseyin aleyhis
selam'ın katillerine la'net oku!
Ey Şebib
oğlu, Hüseyin aleyhis selam ile birlikte şehit düşenlerin
sevabı kadar sevab elde etmek istiyorsan ne zaman Hüseyin
aleyhis selam'ı hatırlasan "keşke onlarla birlikte olaydım
da yüce makama erişeydim." de.
Ey Şebib
oğlu, cennetin yüce derecelerinde bizimle birlikte olmak
istiyorsan bizim üzüntümüze sen de mahzun ol, bizim
sevincimize sen de sevin, bizim velayetimize sarıl (bizi
kendine veli ve imam bil) Zira bir adam eğer bir taşa bile
bağlı olsa Allah onu kıyamet günü o taşla birlikte mahşere
getirtir."
Muharrem
ayının onuncu gününün, yani Aşura gününün orucu bazı
hadislerde yasaklandığı ve bunun Umeyye Oğulları tarafından
uydurulan hadislere dayandığı ve Hz. Hüseyin’in şehadetine
şükretmek mahiyetinde böyle bir oruç uydurdukları
nakledildiği için bu günün orucu Ehl-i Beyt mektebinin
mercilerince mekruh bilinmiştir. Yani Aşura günü Ehl-i Beyt
mektebine bağlı olan bir Şia-Alevi oruç tutmamalıdır. Sadece
oruca niyet etmeden Aşura günü ikindi vaktine kadar bir şey
yememesi ve bu sure içerisinde bir yaslı insan gibi Hz.
Hüseyin’in mazlumluğuna ağlaması ve Hz. Hüseyin için
düzenlenen yas merasimlerine katılması ve ikindi olduğunda
az bir su içmesi gerekir. Bu konularla ilgili İmam Cafer
Sadik (a.s)’dan bir takım hadisler nakledilmiştir. (Bkz.
Şeyh Tusi, Misbahu’l-Müteheccidin, S.724 Vesaiu’ş-Şia, C.7,
S.339)
Muharrem
ayının birinci gününden dokuzuncu gününe kadar Allah için
oruç tutup bunların sevabını Ehl-i Beyt’e hediye etmekte bir
sakınca yoktur. Ancak bunu yaparken bu oruçların dinde farz
olmadığını sadece müstehap oruç olarak tuttuğumuzun farkında
olmalıyız. İkincisi bu gibi oruçlar farz olan Ramazan ayının
orucunun yerine asla geçmez ve her Ehl-i Beyt dostu mutlaka
gerçek anlamda Ehl-i Beyt imamlarını hoşnut etmek istiyorsa,
o masum imamlara uyarak her yıl Ramazan ayının orucunu
eksiksiz tutmalıdır. Bu konuda her hangi bir ihmalkarlığa
yer vermemelidir. Aksi taktirde Ehl-i Beyt İmamlarının
yolunu gerçek anlamda takip edenlerden sayılmaz.
4-
Tevrat ve İncil'de 12 imam orucu ile ilgili ayetler var mı?
Cevap:
Tevrat ve İncil’de on iki imam orucu ile ilgili bir şey
olduğu hakkında bir bilgimiz yoktur.. Ancak bazı
rivayetlerde yer aldığına göre Aşura gününün orucu
Yahudilikte olan bir gelenektir. Bu gelenek Ramazan Ayı’nın
orucunun gelmesiyle İslam dinince kaldırılmıştır. (Bkz.
Vesaiu’ş-Şia c.7 s340)
5-
Kerbela olayı miladi olarak hangi tarihte gerçekleşmiştir?
Cevap:
Kerbela olayı, kameri takvimle Peygamber (s.a.a)’in
hicretinin altmış birinci yılının Muharrem ayında
gerçekleşmiştir.
Hz.
Hüseyin (s.a) Kerbela çölüne Muharrem ayının ikinci günü
inmiştir ve Muharrem ayının onuncu günü yani Aşura günü
şehit edilmiştir. Ehl-i Beyt mektebinin kaynaklarında yer
alan bazı rivayetlere göre, Aşura günün Cuma günü olduğu
kaydedilmiştir.
Ancak bu
gün miladi şemsi takvimle hangi aya denk geldiğini dakik
olarak tespit etmek zordur; çünkü kameri aylar hilali
görmeğe dayalıdır. Bu yüzden hesapla çıkarılan kameri ayla
gerçek kameri ay arasında fark olabilir. Biz elimizde olan
bir bilgisayar programıyla Aşura günün miladi şemsi takvimle
hangi tarihe denk geldiğini tespit etmek istediğimizde şöyle
bir tarih karşımıza çıktı: 9 Ekim 680 Salı Günü. Bu tarihin,
yanlış olduğu yukarıda da işaret edildiği üzere açıktır.
Çünkü Aşura günün Salı günü olduğuna göre bir nakile
kitaplarda rastlamadık.
2.
Kerbela vakıasını anmada kameri takvimin esas oluşunun
sebebi açıktır. Çünkü bu sırf normal bir tören değildir. Bu
bir dini görevdir. Bu görevi biz Ehl-i Beyt İmamlarının emri
üzere yapıyoruz. Aşağıda bunu ispatlayan bazı hadislere yer
vereceğiz. Ehl-i Beyt İmamları da kendi dost ve Şialarına
sürekli olarak Hicri Kameri takvime göre Muharrem ayının
birinci gününden başlayarak on gün Hz. Hüseyin’in yasını
canlı tutmaya her yıl aynı tarihte bu hadiseyi göz
yaşlarıyla ağıtlarla anmaya emretmişlerdir. Özellikle
Muharrem ayının onuncu günü anlamına gelen Aşura gününün yas
ve hüzün günü olarak anılmasını emretmişlerdir. Öyle ki
Muharrem ayında Hz. Hüseyin’in yasını anmak her Ehl-i Beyt
dostunun bir kimlik ve özelliği durumuna gelmiştir. Bu vakıa
1400 yıl boyunca her yıl dünyanın her yerinde bulunan Şialar
tarafından anılmakta, Hüseyin (a.s)’ın yolu ve mesajı
tekrarlanmakta, o yola bağlılık kalpten gelen bir aşk ve
muhabbet ve gözden akan yaşlarla ortaya konulmakta ve
Yezid’in yolu lanetlenmektedir. Ve bu Şia kültürünün en
belirgin can noktasıdır. Bu olmadan zaten şia kendisini asla
yaşatamazdı.
Bir de
Muharrem ayında Kerbela vakıasının anılmasın diğer bir
nedeni de belki, Yezid ve takipçilerinin ne kadar cinayetçi
ve zalim olduklarını göstermektir. Çünkü İslam dininde
Muharrem ayında savaşmak haram olduğu kesindir. Ancak Yezit
ve ordusu (Allah kıyamet kadar onlara lanet etsin) bu ayda
Hz. Hüseyin (a.s)’ı katletmekten geri durmadılar.
6. Dünyanın başka herhangi bir
yerinde Türkiye'deki Aleviler gibi diğer dünya Alevileri
namaz kılmıyorlar ve sadece cem ayiniyle mi yetiniyorlar
veya onlarda da cem ayini diye bir uygulama var mı?
Cevap: Alevilikten
maksat Şiilik ise şunu bilmelisiniz ki, dünyada var olan
Şia'nın mutlak çoğunluğu namaz kılmaktadır. Bunun için
nüfusunun çoğunluğunu veya önemli bir kesimini Şia oluşturan
ülkelerin durumunu incelemek yeterlidir. Örneğin İran, Irak,
Azerbaycan, Lübnan, Pakistan, Afganistan, Bahreyn ve diğer
ülkelerde yaşayan Şia kitleleri Ehl-i Beyt mektebinin fıkhı
yani İmam Ca’feri Sadık mezhebi üzere namazlarını sürekli
kılmaktadırlar. Ehl-i Beyt mektebinde namazın kılınış
şeklini ve hükümlerini öğrenmek için bu sitede "Namaz
Rehberi" bölümüne bakabilirsiniz.
Ama maksadınız Şia gruplarından bir kol sayılan Bektaşilik
vb. gruplar ise, bunların da temelinde namaz olmasına rağmen
(bunun için Hacı Bektaş’ın makalat kitabındaki şeriatın
marifete göre konumunu ağacın kökünün meyvesine göre
konumuna benzetmesinden ve ağacın meyve verebilmesi için
sürekli kökün sağlam olması gerektiğini vurgulamasından ve
hem de Hacı Bektaş’ın bağlı olduğu İran’daki horasan
seyitlerinin durumundan anlamak mümkündür) ancak bu kolların
bu günkü halinde maalesef Ehl-i Beyt’in en çok önem verdiği
namaz konusu unutulmuş ve yerine bazı cahilce efsaneler veya
namaz adında bazı uyduruk merasimler örneğin yüz-yüze namaz
gibi şeyler geçirilmek istenmiştir. Bizce bu, Osmanlının
Alevilere her türlü saldırı ve baskıyı caiz göstermek için
çeşitli oyunlarla Alevilerin bilgin ve alimlerini öldürerek
onları bilgisizlik içerisinde bırakması, onları bilinçli
olarak dinden uzaklaştırmaya çalışması ve bunun için onların
Türkiye’nin güneyinde yer alan Aliyullahiliğin (Gulatın)
etkisi altında kalmalarına zemin hazırlaması sonucu oluşan
bir durumdur. Bu oyunlar gerçek Aleviliğin saptırılması ve
yıkımı için düzenlenmiştir. Türkiye’deki Aleviliği Horasan
erenlerinin ve İmam Rıza aleyhisselam’ın soyundan gelen
seyitlerin oluşturduğu bir akım olarak değerlendirdiğimizde
ve özellikle Aleviliğin fikir olarak esinlendiği İran’daki
Şah İsmail dönemi Şialığa baktığımızda namazın ve diğer
şer’i hükümlerin temel bir unsur olarak bu Alevilikte var
olduğunu görmekteyiz.
7. İmam Cafer Buyruğu olarak
addedilen "Buyruk kitapları" İmam Cafer Sadık (a.s.)
hazretlerine mi aittir veya menşei nedir?
Cevap: Genelde Türkçe
olarak İmam Ca’fer Sadık buyruğu olarak yayınlanan kitaplar
hak ile batılın karışımıdır; başka bir ifadeyle İmam Ca’fer
Sadık’tan nekledilen sahih hadislerle zayıf hadisler ve
bazen bu kitabi oluşturanların kendi hatalı yorumları bir
arada bu kitaplarda yer almaktadır. Bu ise söz konusu
kitapları Ehl-i Beyt mektebini açıklayan bir güvenilir
kaynak olmaktan çıkarır. Sadece bizim bilgimiz çerçevesinde
İmam Cafer Sadık buyruğu adı altında yayınlan kitaplar
arasında Sabri Hamedani’nin yazdığı kitap içerik olarak
sağlamdır.
8. Kur'an'da cem ayini ile
ilgili bir ayet var mı?
Cevap: Kur’an Kerim’de
cem aini ile ilgili bir ayet mevcut değildir. Hatta hiçbir
sahih Ehl-i Beyt hadisinde de bu ain ile ilgili bir hadis
yoktur. Bu sadece bir tasavvuf geleneği olarak aleviliğe
geçmiştir ve şer’i sağlam bir dayanağı yoktur. Böyle ainleri
yaparken Ehl-i Beyt imamlarını rencide edecek Allah’ın haram
kıldığı işlerden uzak durmaya özen göstermek gerekir. Eğer
bir araya gelip şer’i ölçüler çerçevesinde Ehl-i Beyt
İmamlarının faziletleriyle ilgili olarak şiir, hadis veya
İmam Hüseyin ile ilgili ağıtlar okunursa bunun sakıncası
yoktur.
9. Cem ayininin menşei nedir?
Cevap: Cem ayinin
menşei hakkında geniş bir bilgiye sahip değiliz. Ancak
tasavvuf akımlarında görünen bir çeşit ain olduğu ortadadır.
10. Kur'an'da namaz kelimesine
karşılık gelen Arapça kelime nedir? Bu kelime Kur'an'da kaç
kere geçiyor?
Cevap: Namaz
kelimesinin karşılığı olan "Salat" kelimesi isim kipinde 62
defa (tekil ve çoğul olarak) Kur’an-ı Kerim’de
kullanılmıştır. Salat (Salave) kökünden türeyen fiil ve
mekan kipi sözcükleri de buna eklersek toplam olarak
yaklaşık 90 defa namaz kelimesinin karşılığı olan salat
kelimesi Kur’an’da kullanılmıştır.
11. Neden Sünnilere Ehl-i
Sünnet ismi veriliyor? Bizler Sünnet ehli değil miyiz?
Cevap: Sünnetten maksat
Peygamber’in sünnetine uymak ise gerçek anlamda sünnet
uyanlar Hz. Ali ve onun Şiasıdır. Hz. Ali’nin ve Şialarının
en belirgin özellikleri Peygamber’in sünnetine tam
teslimiyet iken, Ehl-i Beyt’ten ayrı düşen çoğunluğun
önderleri “Bize Allah’ın kitabı yeter diyerek” açıkça
Peygamber’e ve sünnetine karşı çıkmış ve en azından sünnete
kapsamlı bir şekilde bağlı olmadıklarını ister Peygamber’in
hayatı döneminde ve isterse Peygamber’in vefatından sonra
ortaya koymuşlardır. Bu bağlamda Peygamber’den sonra da
sünnetin yazılmasını yaklaşık yüzyıl yasaklamışlardır.
Bu yüzden, Ehl-i Sünnet’ten
maksat Peygamber’in sünnetinden çok sahabenin sünnetini
temel alan ve özellikle Ehl-i Beyt’in ortaya koydukları
gerçek sünneti reddeden akım anlaşılır. Biz Ehl-i Beyt’in
takipçisi olarak Peygamber’in sünnetini bırakıp sahabenin
sünnetini değer vermemiz düşünülemez ve biz bu manadaki
sünneti kabul etmiyoruz.