KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar                                                                                                           Soru ve Cevaplar

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                         Başlangıç Sayfası Yapın
 

Bismillahirrahmanirrahim

 

 

 Soru-53: ."Ali'ye sevgi imandır;  buğzu ise küfürdür" Bu hadisin izahını acizane beklerim

 

 

Cevap-53: Muhterem kardeşim, evvela bahsettiğin hadis Şia kaynaklarında nakledildiği gibi, Sünni kaynaklarında da muhtelif senetlerle nakledilmiştir.  Ancak tabi birinci derece kaynaklardan sayılmaz. Fakat takriben aynı sonucu veren başka bazı hadisler değişik tabirler ve çeşitli senetlerle hadis kaynaklarında nakledilmiştir. Ben inşaallah aşağıda bunlardan bazısını size aktarmağa çalışıp onları hem sened hem de muhteva açısından incelemeğe çalışacağım. Fakat ondan önce bir noktaya değinmek istiyorum; o da şudur ki, bir çoğumuzun belki de yeni duyduğumuzdan dolayı, yadırgadığımız bu ve benzeri hadisler, sadece bir mezhebe ait kaynaklarda değil, Müslümanlara ait çoğu kaynaklarda hem de muhtelif ve bir çoğu sahih ve tartışma götürmez senetlerle nakledilmişlerdir. Bu yüzden burada fırsattan istifade ederek sizin gibi iyi niyetli ve samimi kardeşlere şu tavsiyede bulunmak istiyorum ki bir hadisi gördüğümüzde, önceden sahip olduğumuz ön bilgi ve yargılara ters düşse dahi hemen inkar yoluna gitmeyip, bir mu'min insafıyla onların doğru olup olmadığını, en azından kendi kaynaklarımızda yer alıp almadığını incelemeliyiz. Eğer gerçekten asılsız olduğuna kanaat getirirsek, o zaman red veya itiraz yoluna gidebiliriz. Olduğunda da kabul ederiz veya etmeyiz o bizim kendi vicdani meselemizdir; ancak o zaman da o hadislerin doğruluğuna kanaat getirip görüşlerini o istikamette düzenleyenlere de darılma, kızma veya (Allah korusun) bazı ithamlarda bulunma hakkına sahip değiliz tabi. Bunu da en azından onların bir ictihadı olarak kabul etmek zorundayız. Bütün Müslümanların kabul ettiği ictihad da bu değil mi zaten? Sahabeden bazılarının birbirleriyle farklı düşünce ve uygulamaları, onları bir takım kanlı savaşlara, birbirlerini lanetlemeye ve... götürdüğünde dahi bir ictihad farkı olarak kabul edilip mazur görülüyorsa, başkalarının bir takım ayet ve hadislere dayanarak ortaya koydukları bazı farklı görüşler sırf bizim görüşlerimize aykırıdır diye neden yadırgansın, hor görülsün?! Yoksa bu ictihad olgusu, sadece bazılarına mı ait bir haktır? Başkalarının böyle bir hakkı yok mudur? Şimdi asıl konumuza geçelim:


“A L İ ’ Y İ  S A D E C E  M Ü ’ M İ N L E R  S E V E R”

 

Hz. Ali (kv) diyor ki:

 “Taneyi yaran ve mahlukatı yaratan Allah’a yemin olsun ki; Allah'ın Rasûlü (s)’nün “Beni sadece mü’minlerin seveceğine ve benden sadece münafıkların nefret edeceğine” dair sözü var!”

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süleyman b. Mihrân el-A’meş kanalıyla Abdurrazzâq, İbn Ebî Şeybe (9130.htm), Ahmed (I,84,95, 128 ve el-Fedâil’de), Müslim (îmân,131), Tirmizî (menâqıb,21), müellif (îmân,19,20), İbn Mâce, (muqaddime, 11), Hâkim (el-Ma’rife:180), İbn Ebî Âsım, el-Humeydî, Ebû Ya’lâ, İbn Hıbbân, Ebû Hâtim, Bezzâr, İbn Mende, Hatîb el-Bağdâdî, Sibt b. el-Cevzî, İbn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, III,183~185; Nâşir,101)

 

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa. Üstelik hepsi Buhârî ile Müslim’in ortak râvîlerinden. Dolayısıyla hadisimizin isnadı Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahih. Hadisimiz ayrıca Âsım kanalıyla İbn Ebî Şeybe (9131.htm) tarafından sahih isnadla da rivayet ediliyor.

İmam Ali diyor ki:

 “Peygamber (s) “Beni sadece mü’minlerin seveceğine ve benden sadece münafık olanların nefret edeceğine” dair teminat verdi.”

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu için bir önceki hadisimize bk.

İmam Ali diyor ki:

 “Peygamber (s)’in bana şöyle bir teminatı var:

“Seni sadece mü’minler sever, senden sadece münafık olanlar nefret eder!”

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu için 97 nolu hadisimize bakınız.


A Ç I K L A M A L A R


 “Ali’yi sadece mü’minler sever, ondan sadece münafıklar nefret eder” mealli hadisimiz; Ümmü Seleme annemiz, İbn Abbâs, Ebû Zerr el-Ğıfârî, Imrân b. Husayn ve Abdullâh b. Hantab’dan da rivâyet ediliyor. (1)

Bu üç hadisin isnadı zayıf olsa da, İmam Ali’den gelen hadisin isnadının sahih olduğunda hiç şüphe yok. İbn Abdilberr “Sahâbeden bir grup bu hadisi rivâyet etmiştir.” (2) derken İbn Ebil-Hadîd ise şunları söylüyor: “Bu hak bir sözdür; çünkü iman ile Ali’ye (a.s) nefret bir kalpte barınamaz!... Kısacası bu haber sahih hadislerin bulunduğu kaynaklarda rivâyet ediliyor.” (3), “Hadis alimlerince kendisinde kuşku olmayan sahih haberler, Peygamber (s)’in Ali için bu sözü söylediği noktasında ittifak ediyor.” (4)

İmam Ali’nin fazileti hakkında sadece üç sahih hadisin varlığını kabul eden İbn Hazm bile bunu o üç hadisin içine kattıktan (5) sonra artık düşünmeye hacet var mı!?

Hadisimizden çıkan hükümler:

Allah'ın Rasûlü (s)’nden İmam Ali kanalıyla çok sahih bir isnadla rivâyet edilen bu hadis, tarihi bir misyon üsleniyor; bizleri pek çok konuda aydınlattığı gibi, sahâbeye, Kur’an ve Hadis dalında söz söylemiş kimselere yaklaşım hususunda da elimize şaşmaz bir mihenk taşı veriyor. Dolayısıyla hadisimizden çok önemli dört hüküm çıkıyor karşımıza:


a. Ali’yi sevmek imana, ondan nefret etmek ise nifaka alamettir.

Hadisimiz, Ali’yi sadece ve yalnız mü’minlerin sevebileceğini, ona yalnızca kalbinde iman olanların sevgi ve muhabbet duyacağını; buna karşılık Ali’den sadece ve yalnızca münafık olanların nefret edeceğini, ona yalnız kalbinde nifak tohumları bulunan kişilerin buğzedeceğini açık bir dille ifade ediyor. Bu hususta yoruma bile hacet bırakmıyor.

 

Demek ki İmam Ali’yi sevmek imana, sevmemek ve ondan nefret etmek ise nifaka ve münafıklığa alamet oluyor. Yani Ali’yi sevmek, ona yürekten muhabbet duymak imanın; mü’min olmanın bir gereği. Aynı şekilde, ona kin ve nefret duymak, ondan hoşlanmamak, ona düşman olmak da nifakın belirtisi ve münafık olmanın gereği!

Şu halde, İmam Ali’yi sevmeyen, ondan hoşlanmayan, ona kin ve nefret duyan, söven, la’net eden, ona karşı düşmanca duygular içinde olan, ona kılıç çekip savaşan... kim olursa olsun; münafık sayılır! En azından, münafıklığın en temel belirtilerinden birisine sahip olmuş demektir.

Hem Allah'ın Peygamberi (s.a.a) bu konuda herhangi bir ayrıma da gitmiyor. Dolayısıyla, sahâbeyi hadisimizin kapsamından bir şekilde çıkarıp atmak imkansız! Allah’ın Elçisi görüldüğü gibi mutlak bir ifade kullanarak böyle bir yanlışa yer ve mahal bırakmıyor.

Yeri gelmişken şunu da hatırlatmakta fayda var: Bu yargı bize ait bir yorum yada yargı değil aziz kardeşim; bilakis Allah'ın Rasûlü (s)’ne ait bir yargı. Dolayısıyla İlâhî irâdeye dayanan bir yargı! Şu halde burada kimsenin kızmaya, darılmaya hakkı yok! Kızacak olan gitsin (kızabilirse); Allah ve Rasûlü’ne kızsın!!! Kaldı ki, sahâbenin de yaklaşımının bu şekilde olduğunu az sonra göreceğiz. Bir de önceki yazımızda da hatırlattığımız gibi bunlar sadece belli bir grub ait kaynaklarda da nakledilmemiştir ki hemen bunlar Şiilerin uydurmasıdır denilsin!! (Maalesef bilgisizce bir çok konuda denildiği gibi.)

b. Nifak alametlerinden birisi de İmam Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e düşman olmaktır.
Bilindiği gibi, “nifak / münafıklığın alametleri” dendiğinde, çoğunlukla aklımıza şu üç madde gelir.


* Yalan konuşmak,


* Verilen sözde durmamak ve


* Emanete sahip çıkmamak, ihanet etmek. (6)

 

Oysa Kur’an’da daha pekçok nifak alametine yer veriliyor. Peygamber (s) bu hadisiyle nifak alametlerine bir madde daha ekliyor ve Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e düşmanlığın da nifak alameti olduğunu söylüyor.

Kaldı ki Allah'ın Rasûlü (s.a.a)) “Münafıklığın alametleri üçtür” derken herhangi bir sınırlamada bulunmuş değil. Yani o hadisinde sadece üç belirgin alamete yer veriyor.
Sahâbe de hayatlarında aynı yaklaşımı sergiliyordu. Onlar bir kimsenin münafık olup olmadığını anlamak için Hz. Ali’ye olan duygularını yoklarlardı. Eğer Ali ile arası pek iyi değilse, hemen hükmü verirlerdi.

 

“Biz münafık olanları Ali’ye olan buğz ve nefretlerinden tanırdık!” diyen sahâbîlerden bazıları:

1. Ebû Saîd el-Hudrî : Sözünü Tirmizî (menâqıb,21), el-Cezerî, İbn Merdeveyh, Ebû Nuaym vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî,III,182)

2. Ebû Zerr el-Ğıfârî : Hâkim (III,129), Hatîb el-Bağdâdî ve el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî,III,182)

3. Câbir b. Abdillâh : Ahmed (el-Menâqıb’da), Taberânî ve Bezzâr rivâyet ediyor. (İbn Abdilberr,III,46; el-Emînî,III,182)

4. Ebû Saîd Muhammed b. Heysem : el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî,III,183)

5. Ebud-Derdâ : Sibt b. el-Cevzî yer veriyor.(el-Emînî,III,183)

6. Abdullâh b. Abbâs : Hatîb el-Bağdâdî (Târîhu Bağdâd:III, 153) rivâyet ediyor.

7. Abdullâh b. Mesûd : İbn Murdeveyh rivâyet ediyor.

 

Demek ki Ali sevgisi o gün için bile adeta bir mihenk taşıydı; sahâbe, Allah ve Rasûlü’ne olan imanlarında kimin samimi ve kimin sahtekâr olduğunu Hz. Ali'ye olan yaklaşımlarıyla anlıyorlar; içlerindeki münafıkları bu şekilde beliriyorlardı.

c. Hadisimiz, İmam Ali’nin gerçek bir “fârûk” olduğuna delildir.
 “Fârûk”un ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Yani hakkı batıldan ayıran. İşte bu hadisler Hz. Ali'nin gerçek anlamda bir "Faruk" olduğunu ve hakla batılı, iman ile nifakı birbirinden ayıran bir ölçü olduğunu ispatlamakta ve Allah ve Rasulü’ne iman ettiğini söyleyenler arasında; kimin mü’min ve kimin münafık olduğu konusunda gerçek bir ayrım yapacak olanın Ali ve Ali sevgisi olduğunu ifade etmektedir.

d. Ali ve Ehl-i Beyt ile arası iyi olmayandan hadis alınmaz.
Bir kimseden hadis alınabilmesi için onun fâsık olmaması gerektiği herkesçe malum. Bu hususta kimsenin şüphesi yok. Allah'ın Peygamberi (s.a.a) bu hadisiyle, İmam Ali’yi sevmemeyi, ona kin ve nefret duymayı... nifak alametlerinden sayıyor. Nifak ise en büyük fâsıklıklardan, en büyük günahlardan birisi.

Dolayısıyla İmam Ali ve Ehl-i Beyt ile arası pek iyi olmayan kim olursa olsun; ondan hadis alınamaz. Hz. Peygamber'in hadisleri ona emanet edilemez. Maksadımız gerçekten Peygamber (s)’e ve onun pâk hadislerine emin yollarla ulaşmak ise, böyleleri aramızda köprü olamazlar! Onlar bu şerefe katiyen layık değildir.

 

NOT : Hz. İmam’ın bu yüce faziletini kıskanan bazı çevreler, 1. Halife Ebûbekr ile 2. Halife Ömer hakkında da benzer bir hadis düzmekte pek geç kalmamışlar! “Ebûbekr ile Ömer’i sadece mü’minler sever, onlardan sadece münafıklar nefret eder!” vb. mealli rivâyet şu sahâbîler aracılığıyla Allah'ın Peygamberi (s)’ne dayandırılmış:

1. Enes b. Mâlik : İbn Adiy rivâyet ediyor. (ez-Zehebî,I,626; el-Münâvi,III,369) İsnadında Hâzim b. Huseyn el-Humeysî var. İttifakla zayıf ve çürük bir râvî. (7)

2. Ebû Hürayra : İbn Adiy rivâyet ediyor. (İbn’ül-Cevzî, el-Ilel:I,200; ez-Zehebî,I,54) Senedinde İbrâhîm b. Mâlik el-Ensârî ile ondan rivâyet eden Ahmed b. Îsâ el-Haşşâb var. İkisi de ittifakla çok zayıf ve yalancı! (8)

3. Câbir b. Abdillâh : İbn Adiy Süleyman el-A’meş’ten itibaren Abdurrahmân b. Mâlik b. Miğvel ve Muallâ b. Hilâl adlı iki râvî kanalıyla rivâyet edilmiş. (ez-Zehebî,II,584,IV,153) Râvîlerin her ikisi de zayıf ve yalancı! (9)

 

Görüldüğü gibi bu rivâyetlerin tamamı asılsız ve uydurma! Hiç birisi itibar edilecek türden değil. Buna rağmen Şamlı ez-Zehebî (II,584) Hz. Câbir’e yamanan rivâyetin ardından “Râvîsi yalancı; ama bu doğru bir söz!” diyor. Fakat aynı duyarlılığı, Ümmü Seleme annemizden gelen Ali ile ilgili hadiste gösteremiyor. O hadis hakkında sadece “münker!” demekle yetiniyor!! (ez-Zehebî, II,454)
Onun yapması gereken; o sözü asıl Ümmü Seleme annemizden gelen hadis hakkında söylemek idi. Ama o, hakkında gayet sahih hadisler olmasına rağmen İmam Ali’ye bunu çok görüyor! Neden dersiniz acaba?!
söylemek idi. Ama o, hakkında gayet sahih hadisler olmasına rağmen İmam Ali’ye bunu çok görüyor! Neden dersiniz acaba?!
Aslında sorunuzun cevabı olarak bu kadarını yeterli görüyoruz ama yeri gelmişken aynı gerçeği üsteleyen diğer birkaç hadisi eklemeği de uygun görüyoruz:

Zeyd Ali’den, Ali Hüseyin’den, Hüseyin de Ali bin Ebu Talib’den, Resulullah’ın bir kılı tutarak şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:
“(Ey Ali,) kim senden olan bir kılı incitirse (senin kılına dahi dokunursa) beni incitmiştir, beni inciten Allah’ı incitmiştir; O’nu incitene Allah’ın laneti olsun.” (10)
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Müminin amel defterinin başlığı, Ali bin Ebi Talib’in sevgisidir.” (11)

Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuşlar ki:
“Kim Ali’yi severse beni sevmiştir; kim Ali’ye buğz ederse bana buğz etmiştir.” (12)

Resulullah (s.a.a) yine buyurmuştur ki:
“Ya Ali! Halk arasındaki misalin, Kur’ân’daki “Kulhu vellahu ehed” (İhlas) suresine benzer; kim onu bir defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte birini okumuştur; kim onu iki defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte ikisini okumuştur; kim onu üç defa okursa, adeta Kur’ân’nın hepsini okumuştur. Ya Ali, sen de böylesin! Kim seni kalbiyle severse, imanın üçte birini elde etmiştir; kim kalbi ve diliyle seni severse imanın üçte ikisini elde etmiştir; kim seni kalbi, dili ve eliyle severse imanın hepsini elde etmiştir. Beni hak olarak peygamber gönderen Allah’a ant olsun ki, eğer yeryüzünün ehli, gök ehli gibi seni sevmiş olsaydı, Allah onlardan bir kişiyi bile ateşle azap etmezdi.” (13)

Yahya b. Abdurrahman el-Ensari'den şöyle nakledilmiştir: Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum:
"Kim Ali'yi ister hayatında isterse öldükten sonra severse, güneş doğup battığı müddetçe Allah onun için emniyet ve iman yazar. Kim de Ali'yi ister hayatında isterse ölümünden sonra buğz ederse (ona karşı düşmanlık beslerse, böyle bir kimsenin ölümü cahiliyet ölümü sayılır..." (14)

Bu ve nakletmediğimiz daha nice hadislerden açıkça anlaşılan hakikat şudur ki Ali düşmanlığıyla imanın bir arada toplanması imkansızdır. Aklen ve mantıken de böyle bir şey mümkün olamaz. Zira Ali, Allah'ın ve Resulünün sevgilisidir. Allah ve Resulü'nün onu sevdiğini bilen mu'min birisi ona nasıl düşman kesilebilir? Eğer Ali'nin düşmanlığı nifak alameti ise, nifak ile iman nasıl bir araya gelebilir?! Böyle bir kimseye zahirde İslam'ın maslahatı için, Müslüman muamelesi yapılsa dahi (Resulullah'ın kendi zamanındaki münafıklara karşı yaptığı gibi) batında kesinlikle mu'min sayılmaz. Rabbim cümlemize doğruları olduğu gibi öğrenip onlara ittiba etme cesaret ve samimiyetini lütfetsin. Amin!

KAYNAKLAR:

 

1- Ümmü Seleme annemiz : Hadisini İbn Ebî Şeybe (9131.htm), Ahmed (VI,292 ve el-Menâqıb’da), Tirmizî (menâqıb,21), Taberânî, Beyheqî, Sibt b. el-Cevzî, el-Cezerî, İbn Adiy vb. “...Ebün-Nasr Abdullâh b. Abdirrahmân – Müsâvir el-Hımyerî – annesi – Ümmü Seleme” kanalıyla rivâyet ediyor. (ez-Zehebî,II,453; el-Emînî,III, 185~186)
Ebün-Nasr Abdullâh ed-Dabbî siqa bir râvî. (bk. ez-Zehebî,II,453-454; İbn Hacer, et-Taqrîb:I,405) Ancak Müsâvir ile annesinin durumu belli olmadığı (bk. İbn Hacer, et-Taqrîb:II,248,536) için, hadisimizin isnadı zayıf. Tirmizî herhalde diğer sahih hadislerle desteklendiği için “hasen” diyor.

2. Abdullâh b. Abbâs : Hadisini Taberânî rivâyet ediyor. (el-Heysemî, el-Mecma’: IX,133; el-Emînî,III,186)
3. Ebû Zerr : İbn Ebî Şeybe ile Deylemî rivâyet ediyor. (Şerafuddîn,188)
4. Imrân b. Husayn : Hadisini Taberânî (el-Heysemî,IX,133) ile et-Tahâvî (Müşkil’ül-Âsâr:I,50) rivâyet ediyor.
5. Abdullâh b. Hantab : Ahmed (el-Menâqıb’ta) rivâyet ediyor. (el-Fîrûzâbâdî, Fedâil’ül-Hamse:II,211)

2- el-İstîâb:III,37

3- Şerhu Nehc’il-Belâğa:XIX,173

4- Şerhu Nehc’il-Belâğa:IV,83 ayr. bk. VIII,119

5- el-Fisal:IV,147~148 Aynı sözü İbn Teymiyye de naklediyor:IV,86

6- Bu üç madde Peygamber (s)’e sahih yollarla dayanan şu hadisten alınmadır: “Münafıklığın üç alameti vardır: 1. Konuştuğunda yalan söyler. 2. Verdiği sözde durmaz. 3. Kendisine verilen emanete ihanet eder.”

Hadis için bk. Ahmed:II,200,291,357,397,536; Buhârî:îmân,25,şehâdât,28, vasâyâ, 8,edeb,69; Müslim:îmân,107-108; Tirmizî:îmân,14; Müellif:îmân,20

7- ez-Zehebî,I,626; İbn Hacer, et-Taqrîb:I,209; el-Münâvi,III,369

8- İbn’ül-Cevzî, el-Ilel:I,200; ez-Zehebî,I,21-22,54,126

9- ez-Zehebî, II- 584~585,IV,152-153; İbn Hacer

10- Şevahid’ut- Tenzil, c.2,s.147. Menakıb-i Harezmi, s.235. Emali-yi Saduk, s.271.

11- Menakıb-i İbn-i Meğazili, s.243. Yenabi’ul- Mevedde, s.91,125,284. Tarih-i Bağdat, c.4,s.410.

12- Müstedrek’us- Sahihayn, c.3,s.130. İstîab, c.3,s.1101.

13- Yenabi’ul- Mevedde, s.125.

14-(Üsd-ül Gabe (İbn-i Esir), C.6, s.101, el-İsabe (İbn-i Hacer), C.6, S.335)

 

Soru: İmam Ali hakkındaki övücü hadisler elbette doğrudur (ravileri sabıkalıda olsa bizim için imam Aliye kıymeti kadar değer vermenin önüne gecemez) yazınızdan anlasıldığı kadarıyla sahabeyi (ilk halife seciminde H.Z. EBUBEKRE kırkbin civarında sahabe biat etti İmam ALİ ve üç beş sahabe biat etmedi-İmam ALİ altı ay sonra biat etti-)münafıklıkla yani İmam ALİ nin hakkının gasbedilmesine!!! gözyummakla itham ediliyor,yaptığınız açıklamalardan ortaya çıkan netice ile Allah'ın Kitabındaki -ERRAHMAN Ü ARŞİŞ TEVA-Ayetini "ALLAH ARŞIN ÜZERİNDE OTURUYOR" diye sapık bir sekilde (HALIK I MAHLUKA NİSPET EDEREK) mi anlamamız gerekir????

 

Cevap: Muhterem kardeşim, Gerçi ben sözü uzatma niyetinde değildim,ama verdiğiniz cevap beni bir kaç kelime daha yazmaya zorladı. Birinci sorunuza verdiğim cevab hakkında bir şey yazmayınca ben herhalde kardeşimiz ikna oldu diye düşünürken, ikinci sorunuza verdiğiniz cevap beni şaşırttı doğrusu. Muhterem kardeşim siz yine malesef asıl konuyla ilgilenip kendi kaynaklarınızdan verdiğim belge ve bilgilere cevap vereceğinize kenardan güreşmeğe ve malesef delilsiz ithamda bulunmaya devam ediyorsunuz. Arkadaşım sözü uzatmaya ne gerek va? Siz iki şeyden birisini yapmanız gerekir: Ya kaynaklarınızın muhtelif senetlerle naklettiği ve bir çoğunun sahihliğine de itiraf ettiği (ki bunların örneklerini yazımızda vermiş bulunuyoruz) bu hadisleri açıkça red edeceksiniz, ya da insanı mütmain kılacak bir açıklama getireceksiniz bu hadislere. Bu yüzden ben cidden bir kardeşiniz olarak bu hadisleri nasıl yorumladığınızı merak ediyor ve açılamanızı bekliyorum. Öte yandan eğer siz gerçekten sahabeyi savunmak istiyorsanız yolu bu olmasa gerek. Yani o duygusal sözleri söyleme yerine mesela şöyle diyebilirdin: Arkadaş bana göre Onların yaptıkları Hz. Ali'yle düşmanlık değildi. Mesela ictihat yapmışlardı falan.. Yoksa bunların bir düşmanlık olduğunu veya Hz. Ali'ye sevgisizlik olduğunu kabul ettikten sonra bu hadislerin şumulünden çıkarmak mümkün değil aziz kardeşim! Değindiğiniz öbür hususlara gelince, şimdi ben o konulara girersem sayfalar doldurmam gerekecek. Resulullah'tan sonra cereyan eden olaylar, halifenin seçim şekli, seçim sırasında neler olup bittiğini, Hz. Ömerin tabiriyle nasıl "oldu bittiye" getirildiğini, biat alınmasının keyfiyeti, kimlerin biat edip etmemesi ve sebepleri, Halife seçimindeki şer'i metodun ne olduğu, Şura ve icma ise (ki öyle olduğu iddia ediliyor), bu icma gerçekleşti mi? Sonra ikinci halifenin seçiminde neden Şura yapılmadı? Hz. Fatıma neden halifeye biat etmedi? Hz. Ali neden 6 ay sonra biat etti. Sa'd b. Ubade neden Ömrünün sonuna kadar biat etmedi. "Zamanının imamına biat etmeden ölen, cahiliye ölümüyle ölmüştür" hadisini de dikkate aldığımızda Hz. Fatıma ve Sa'd gibilerin durumu ne olacak? Hz. Ali Biat etmediği altı ay içerisinde ölseydi hangi ölümle ölmüştü? ve benzer onlarca cevap bekleyen soru...Bu yüzden ben şimdilik bunların üzerinden geçiyorum. İnşaallah daha uygun ve daha geniş ve samimi ortamlarda konuşmak, tartışmak dileğiyle.. Ancak yine de bu konularda hem bu sitede hem de Caferilik.com, sitesinde bir çok bilgiler verilmiştir. Benzer bir konuyu Yavuz Selim kardeşimiz sormuş ve sitedeki kardeşlerimiz de bir ziyaretçi defterinin kapasitesine sığacak ölçüde cevaplamışlardır..Yine de size de uygun cevaplar vereceklerdir herhalde.. "Yazınızın sonunda verdiğiniz ayetle bu konunun ne ilgisinin olduğunu da pek anlayamadım doğrusu. Eğer maksadınız hadisleri kabul ediyor ama sizden farklı yorumluyoruz demekse, o zaman önce de değindiğim gibi mantıklı bir yorum getirin de biz de istifade edelim inşaallah..

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM