 |
Bismillahirrahmanirrahim
Soru-47:
Benim bazı sorularım var. 1-Ehl-i Beyt kelimesinin
Türkçe anlamı nedir? 2-Ben Ehl-i Beyt İmâmları
kavramından hiç bir şey anlamıyorum; lütfen bana
bu kavramı açıklayın. 3-İmâmlar kaç kişidirler?
Her kes İmâm olabilir mi? Bana cevap yazın;
teşekkürler..
Cevap-47:
Muhterem kardeşim, sorularınızın cevabı kısaca
şöyledir:
1-Ehl-i Beyt,
Arapça "Ehl" ve "Beyt" kelimelerinden oluşan
bileşik bir kelimedir. Râgıp İsfahanî Meşhur "Kur'ânî
terimler" sözlüğü olan Mufredât kitabında "Ehl"in
kişiyle soy, vb. yönlerden bir bağı olan şahıs
anlamına geldiğini açıklamıştır. Ekreb'ul Mevârid
adlı tanınmış lügat kitabında da "Ehl" kelimesinin
kişinin akrabaları anlamına geldiği açıklanmıştır.
"Beyt" kelimesinin ise asıl anlamı ev ve mesken
olmakla birlikte şeref ve tazimi göstermek için
kullanıldığı lügat bilginleri tarafından
vurgulanmıştır. Bu bileşik kelimeden maksat Hz
Muhammed'in (Allah'ın salatı ona ve temiz Ehl-i
Beytine olsun) yakın akrabası olduğunda şüphe
yoktur. Ancak burada üzerinde durulması gereken
bir husus Kur'ân ve Hadis terminolojisinde Ehl-i
Beyt kelimesinden maksadın kimler olduğudur.
Bu husus
Kur'ân'da Ahzap suresi âyet 33te geçmiş ve
Allah'ın Ehl-i Beyt kavramı altına girenlerden her
türlü kusuru uzaklaştırıp kendilerini tertemiz
kılmayı irade ettiği açıklanmıştır ve bir çok
hadisde Peygamber (Allah'ın salatı ona ve temiz
Ehl-i Beytine olsun), Ehl-i Beyt hakkında önemli
tavsiyelerde bulunmuştur. Örneğin "Sekaleyn
hadisi" diye meşhur olan sahih ve
mütevâtir hadiste, kendisinden sonra iki değerli
emanet bıraktığını, bu iki emanetin Kur'ân ve
Ehl-i Beyt'i olduğunu açıklamış ve Müslümanların
bu iki emanete birlikte sarıldığı müddetçe asla
sapıklığa düşmeyeceğini bildirmiştir. Veya "Ehl-i
Beyt'imden ayrı düşmeyin onlardan öne geçmeyin ve
onlardan ayrılarak geride de kalmayın ve onlara
bir şey öğretmeye kalkışmayın; çünkü onlar sizden
daha bilgilidir" buyurduğu sabittir.
Yukarıdaki âyet ve bu konudaki yüzlerce hadis
dikkate alınırsa, Ehl-i Beyt'in kimler olduğu
sorusunun, üzerinde önemle durulmaya şayan bir
konu olduğu ortaya çıkar.
Ehl-i Beyt
Mektebinin alimleri, Ehl-i Beyt'ten maksat
Peygamber'in döneminde Hz. Muhammed'in kendisi,
Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz Hüseyin
olduğunda ve Peygamber'den sonra ise Hz. Hüseyn'in
soyundan olan dokuz İmâm olduğunda hiçbir kuşkuya
kapılmamışlardır. Bu hususta en büyük delil Hz.
Peygamber'den nakledilen kesin hadislerdir. Örnek
olarak bu hususu açıklayan yüzlerce sahih hadisten
bir kaçını aşağıda zikrediyoruz:
Ehl-i Beyt
Mektebinin Büyük muhaddislerinden olan Şeyh Saduk,
Uyun-i Ahbar-ir Riza kitabında İmâm Cafer
Sâdık'tan o da babalarından şöyle nakleder:
"Hz. Ali'den Peygamber'in 'Ben aranızda iki emanet
bırakıyorum' hadisinde geçen yakın akrabalarından
maksat kimlerdir diye sorulunca Hz. Ali: 'Ben,
Hasan ve Hüseyin ve dokuz İmâmlardır ki onların
dokuzuncusu Hz. Mehdi'dir. Bunlar Kur'ân'dan
Kur'ân da bunlardan ayrılamaz..' diye buyurmuştur."
(Uyun-u Ahbar-ir Rıza, C.1, S.46)
Ehl-i Sünnet'in
önde gelen muhaddislerinden olan Müslim, kendi
Sahih'inde ve Tirmizi kendi süneninde naklederler
ki "Gelin çağıralım..." diye
başlayan (ve Resulullah'ın Necran
Hıristiyanlarıyla lanetleşmesi olayını işleyen) "Mübahele
âyeti" indiğinde Peygamber (s.a.a), Ali, Fatıma,
Hasan ve Hüseyin'i çağırarak şöyle dedi: "Allah'ım!
İşte bunlar benim yakınlarımdır (Ehl-i Beytimdir.)"
(Sahih-i Muslim, C.4, Hadis: 1871)
Yine Tirmizi
kendi Sünen'inde rivâyet eder ki, (Tathir âyeti
diye bilinen ve) "Allah siz Ehl-i Beyt'ten
her türlü kusuru uzaklaştırmak ve sizleri tertemiz
kılmak ister" buyuran âyet, Peygamber'in
değerli hanımlarından olan Ümm-ü Seleme'nin evinde
nazil oldu; bunun üzerine Peygamber (s.a.a)
Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı. Hz. Ali de
Peygamber'in kendi arkasında yer alacak şekilde
onların üzerine bir örtü çekti ve şöyle dedi:
"Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beytim'dir;
bunlardan her türlü kusuru uzaklaştır ve onları
tertemiz kıl." Ümm-ü Seleme: "Ey Allah'ın
Resulü, ben de onlarla bir arada olabilir miyim?"
deyince, Peygamber: "Sen kendi yerinde kal;
senin sonun iyidir" diye cevap verdi."
Suyuti'nin nakline göre hadisin sonu şöyledir:
Ümm-ü Seleme "Ben örtüyü kaldırarak onların yanına
katılmak istedim ama Peygamber (s.a.a) örtüyü
benim elimden çekti ve "Senin sonun iyidir"
dedi.
Ehl-i Beyt'ten
maksadın sadece Peygamber, Ali, Fatıma, Hasan ve
Hüseyin olduğunu Ehl-i Sünnet'in de bir çok büyük
şahsiyeti itiraf etmektedir. Ashaptan Aişe, Ümm-ü
Seleme, Ebu Said-il Hudri, Enes b. Malik ve Vaile
de bu görüşü teyit etmektedirler. Bizce temel
kaynaklara müracaat eden insaf sahibi bir insan
için, Ehl-i Beyt'ten maksadın Peygamber, Ali,
Fatıma, Hasan ve Hüseyin olduğunda şüphesi kalmaz.
Ama ne yazık ki bunun gibi kesin olan bir çok
gerçek, tarihte sürekli bazıları tarafından hasır
altı edilmeğe çalışılmıştır.
2-Ehl-i Beyt
İmâmları, Hz Ali, Hz. Hasan, Hz Hüseyin, Hz İmâm
Zeyn'ül Abidin, Hz. İmâm Muhammed Bâkır, Hz İmâm
Cafer Sâdık, Hz. İmâm Musa Kazım, Hz. İmâm
Muhammed Taki, Hz İmâm Ali Naki, Hz. İmâm Hasan
Askeri ve Hz. İmâm Mehdi'dir. İlk üç İmâm'ın (Hz
Ali, Hz. Hasan ve Hz Hüseyin'in) imâm ve Ehl-i
Beyt'ten oldukları yukarıda bazılarına işaret
ettiğimiz deliller ışığında sabittir. Diğer
İmâmlar ise Hz. Hüseyn'in soyundan gelen -yukarıda
isimleri anılan- dokuz İmâmdır. Bunların Ehl-i
Beyt'ten oluşları ve İmâm oldukları, hem önceki
İmâmların açık vasiyetleri ve hem de Peygamber'den
gelen bir çok sahih hadisle sabittir.
3-Her kes İmâm
olamaz; çünkü Ehl-i Beyt mektebine göre, imâmet
makamı Allah tarafından verilen ilahi bir makamdır.
Bu konu ise hem Kur'ân ve hadisler ışığında ve hem
de akli kesin delillerle ispatlanmıştır. Allah
hepimizi dininin gerçek öğretilerini bulmak ve onu
yaşamak ve yaşatmak için samimice çaba gösteren
kullarından eylesin. Amin!
|
 |