Bismillahirrahmanirrahim
Soru-46:
Ehli Beyt'ten murad :Hz. Muhammedin
(asv) Sünneti seniyesine temesük etmektir. Eğer Hz
Muhammed'in sünnet-i seniyesine tabi değilse Ehl-i
Beyt'ten olmayacağı, ehli ilimce belirlenmiştir.
Ehli Beyte mensub olanlar : Başta Hz Ali (Ks) Hz
Hasan Hz Hüseyin Hz Fatma annemidir. Ayrıca Hz
Muhammed'in hanımları da Ehli Beyt olarak kabul
edilmiştir. Veselam...
Cevap-46: Muhterem
kardeşim, yazınızda “Ehl-i Beyt’ten murad Hz.
Muhammed'in(s.a.a) sünneti seniyesine temessük
etmektir. Eger Hz Muhammedin sünneti seniyesine
tabi değilse Ehl-i Beyt’ten olmayacağı ehli ilimce
belirlenmiştir” diye açıklamanız sizin Ehl-i Beyt
terimini farklı bir anlamda kullandığınızı
gösterir. Bizce Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde
geçen Ehl-i Beyt kelimesi sadece belirli şahısları
ifade etmektedir. Bunlar şu kişilerdir:
1. Hz. Muhammed
(Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine
olsun)
2. Hz. Ali (Allah’ın
selâmı ona olsun)
3. Hz. Fatıma (Allah’ın
selâmı ona olsun)
4. Hz. Hasan (Allah’ın
selâmı ona olsun)
5. Hz. Hüseyin
(Allah’ın selâmı ona olsun)
6. Hz.
Zeynelabidin (Allah’ın selâmı ona olsun)
7. Hz. Muhammed
Bakir (Allah’ın selâmı ona olsun)
8. Hz Cafer
Sadik (Allah’ın selâmı ona olsun)
9. Hz. Musa
Kazim (Allah’ın selâmı ona olsun)
10. Hz. Ali
Er-Rıza (Allah’ın selâmı ona olsun)
11. Hz.
Muhammed Taki (Allah’ın selâmı ona olsun)
12 Hz. Ali Naki.
(Allah’ın selâmı ona olsun)
13. Hz. Hasan
Askeri (Allah’ın selâmı ona olsun)
14. Hz. Mehdi (Allah’ın
selâmı ona olsun)
Ehl-i Beyt
terimi Peygamber’e atfedilerek Peygamber’in Ehl- i
Beyt’i olarak kullanıldığı gibi, bazen Peygamber (s.a.a)’i
de içine alacak şekilde geniş bir anlamda
kullanılır. Nitekim Peygamber (s.a.a), bazen
kendisinden ve diğer Ehl-i Beyti'nden “Biz Ehl-i
Beyt” olarak söz etmiştir. Kısacası Ehl-i Beyt
terimi sadece yukarıda mübarek isimlerini
zikrettiğimiz kişileri ifade etmektedir; başka hiç
bir kimseyi değil; Bu terimi Peygamber’in soyundan
gelenleri ifade etmek için kullanılan seyyit ve
şerif kelimeleriyle karıştırmamak gerekir. Ehl-i
Beyt kelimesinin yukarıda zikredilen belli kişiler
anlamına geldiğini ispatlayan bazı deliller
şöyledir:
1. Tathir ayeti
ve Kisa Hadisi: Tirmizi Sünen’inde (Hadis: 3129 ve
3719) Hakim Müstedrek’inde (c. 3 s. 146) ve
Beyhaki Sünen’inde (c.2 s. 169) ve diğer bir çok
muhaddis Ümm-ü Seleme’nin şöyle dediğini
nakletmişlerdir: “Allah yalnız siz Ehl-i Beyt’ten
her türlü kusur ve kötülüğü gidermeyi ve sizleri
tertemiz kılmayı irade etmiştir…” ayeti benim
evimde nazil oldu. O zaman evde Fatıma, Ali, Hasan
ve Hüseyin vardı. Resulullah bunların üzerine
abasını örterek: “Bunlar benim Ehl-i Beytim'dir;
Allah'ım, bunlardan her türlü kusuru uzaklaştır ve
bunları tertemiz kıl.” dedi.” Bu hadis Şia ve
Ehl-i Sünnet kaynaklarında mütevatir olarak
nakledilmiştir. Üstelik bir çok senedi de sahihtir.
Bizzat Tirmizi ve Hakim yukarıdaki hadisin senet
yönünden sahih olduğunu kaydetmişlerdir.
Mustedrek’us-Sahihayn’in nakline göre hadisin
sonunda şu ifade yer almıştır: “Ümm-ü Seleme diyor
ki: “Ya Resulallah, ben Ehl-i Beyt’ten değil miyim?
diye sordum; Resulullah: “Sen hayır üzeresin; ama
Ehl-i Beyt’im bunlardır” diye cevap verdi.” Ahmet
b. Hanbel’in naklinde de şu ifade yer almıştır:
Ümm-ü Seleme diyor ki: “Ben abayı kaldırarak
onların yanında yer almak istedim; Resulullah
abayı benim elimden çekerek “Senin akıbetin
hayırlıdır.” buyurdu. Tahavi Müşkil-ül Asar’da şu
hadisi nakleder: Umret’ul Hamdaniye diyor ki “Ben
Ümm-ü Seleme’nin yanına gelerek: “Ey
Ümm’ül-Müminin, dedim, bu adam hakkında bana bilgi
ver; bazıları onu seviyor; bazıları ise onu
sevmiyor. Maksadı Ali b. Ebitalip idi.” Ümm-ü
Seleme: “Sen nasıl? onu seviyor musun? Yoksa ona
düşman mısın? diye sordu; Umre: “Ben ne onu
seviyor ve ne de ona düşmanlık besliyorum” dedim.
Bunun üzerine Ümm-ü Seleme aba hadisini anlatarak
şöyle dedi: Allah, “Sadece siz Ehl-i Beyt’ten her
türlü kusur ve pisliği uzaklaştırmayı ve sizleri
tertemiz kılmayı irade etmiştir...” ayetini
indirdi; evde sadece Cebrail, Resulullah, Ali,
Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Ben Ya Resulallah,
ben de Ehl-i Beyt’ten miyim? diye sordum.
Resulullah, Allah katında senin için hayır vardır;
dedi. Ben, soruma evet diye karşılık vermesini
arzu ediyordum; o zaman evet diye cevap vermesi
güneşin doğup ışığını saçtığı her şeyi bana
vermekten daha sevimli idi. (Müskil’ül-Asar, c.1,
s.336) Görüldüğü gibi, Resulullah ayette geçen
Ehl-i Beyt kelimesi hakkında her hangi bir yoruma
yer bırakmamak için abasını Ehl-i Beyti'nin
üzerine örterek bu Ehl-i Beyt’ten maksadın kimler
olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Resulullah’ın bunları bir abanın altında toplaması
ve hatta bir çok nakilde yer aldığı üzere Ümm-ü
Seleme’nin bile onların yanına katılmasına engel
olması Ehl-i Beyt’in kim oldukları hakkında her
türlü şüpheyi ortadan kaldırmak içindir.
Peygamber’in hanımlarından hiç birinin bu ayetin
kendisi hakkında nazil olduğunu iddia etmemesi de
bu ayette geçen Ehl-i Beyt kelimesinin açık bir
şekilde Peygamber’in döneminde Hz. Ali, Hz.
Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’e tahsis edildiğini
göstermektedir. "Ehl" kelimesinin asil mana
itibariyle de zevceye denilmediğini lugat
kitaplarını incelemekle anlamak mümkündür; hatta
Sahih-i Müslim’de varolan Zeyd b. Erkam’ın hadisi
de bunu göstermektedir. Sahih-i Müslim’de
nakledildiği üzere “Zeyd b. Erkam’dan Ehl-i
Beyt’ten kimler kast edilmiştir? Acaba maksat
Peygamber’in hanımları mıdır? diye sorulunca,
Hayır, Allah’a yemin ederim ki, hanım kocasıyla
uzun bir dönem yaşar sonra kocası onu boşar ve o
kendi babasına ve ailesine döner, dedi. (Sahih-i
Müslim Hadis: 4425) Hz. Hüseyin (as)’in
evlatlarından olan yukarıda mübarek isimlerini
zikrettiğimiz diğer dokuz İmam’ın Ehl-i Beyt’ten
oluşları ise, bir önceki İmam’ın kendinden sonra
gelecek İmam’ı şahsen tanıtması ve Peygamber’in
geleceğini bildirdiği on iki imam’dan ve Ehl-i
Beyt’ten olduğunu açıklaması ile sabittir. Söz
konusu ayetin Peygamber’in hanımlarıyla ilgili
ayetlerin siyakında yer alışına dayanarak bu
ayetin Peygamber’in hanımları hakkında nazil
olduğunu söylemek ise nassa karşı ictihat
olduğundan geçersizdir. Yukarıdaki açıklamalardan
anlaşıldığı üzere bu ayetin Peygamber’in hanımları
hakkında nazil olduğunu ısrarla söyleyen İkrime ve
Mucahit gibi kişilerin sözü temelsiz ve batıldır.
Bunların hadis uydurdukları hatta Ikrime’nin yalan
olarak hadis uydurduğu için bir süre Abdullah b.
Abbas’in oglu tarafından tuvaletin kapısın
bağlandığı ve Mucahid’in Abbasi halifesi Mansur’a
istediğiniz konuda sizin için hadis uydurabilirim
dediği sabittir. Nesai Mucahid’i tanınmış
yalancılardan saymıştır. Bu zatın Hz Ali’ye karşı
düşmanlığı da açıktır. (bkz. Vefeyat’ul-A’yan c.1
s.320; Delail’us-sıdk, c.2, s.95)
2. Selam Hadisi:
Sahih Tirmizi Musnet Ahmet ve Müsned-i Teyalisi ve
Mustadrek’us-Sahihayn’da Usd’ul-gabe’de yine
Mecme’uz- Zavaid, El-Istiab ve bir çok diğer hadis
ve tefsir kaynağında nakledilmiştir ki: Resulullah
(s.a.a) altı ay boyunca sabah namazı için
çıktığında Hz. Fatıma’nın kapısına uğrayarak şöyle
derdi: Namaz vaktidir Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten
Allah sizden her türlü kusur ve kötülüğü gidermek
ve sizleri tertemiz kılmak istemektedir. Hakim,
Ma’rifet-u Ulumil-Hadis adlı eserinde bu hadisin
Abdullah b. Abbas ve başkaları yoluyla mütavetir
olarak nakledildiğini kaydetmiştir.
3. Mübahele
Olayı: Müslim Sahihin’de kendi senediyle Sa’d b.
Ebi Vakkas’tan şöyle nakletmiştir: “Gelin
çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve
kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve
sonra beddua edip yalvaralım da Allah’ın lanetini
yalancıların üzerine okuyalım.” ayeti nazil olunca
Resulullah (Allah’ın salat ve selâmı ona ve Ehl-i
Beyt’ine olsun) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i
çağırarak söyle buyurdu: Ey Allah’ım! Bunlar benim
Ehlimdir.” Ayni hadisi Tirmizi, Sünen’inde ve
Ahmet b. Hanbel Müsned’inde rivayet etmişlerdir.
Ahmed’in naklinde hadisin sonu şöyledir: “Bunlar
benim Ehl-i Beytimdir.” Peygamber (s.a.a)’nin "Mübahele"
olayında hanım ve yakınlarından hiç birini
kendisiyle götürmemesi ve sadece Ali, Fatıma,
Hasan ve Hüseeyin’i kendi yanına alıp bunlar benim
Ehl-i Beytim'dir diye buyurması yine Ehli Beyt’in
yalnız bunlardan ibaret olduğuna delildir.
Yukarıdaki açıklamalar üzerinde iyice dikkat
edilirse anlaşılır ki, Ehl-i Beyt’en maksat yalnız
yukarıda isimlerini zikrettiğimiz belirli
kişilerdir. Buna göre Ehl- i Beyt’ten olmak için
falan şart gerekir demek yersiz olur. Evet Ehl-i
Beyt kelimesinden Resulullah’ın akraba ve
yakınları veya soy olarak Resulullah (s.a.a)’in
soyundan olan her kes kast edilirse ve buna hatta
Peygamber’in hanımları da eklenirse o zaman
“Birisinin Ehl-i Beyt’ten olabilmesi için
Peygamber’in sünnetine uyması gerekir; eger Hz
Muhammedi'n sünneti seniyesine tabi değilse Ehl-i
Beyt'ten olmayacağı ehl-i ilimce belirlenmiştir.”
demek bir anlam ifade eder; ama biz yukarıda
açıkladığımız gibi Ehl-i Beyt kelimesi Kur’an ve
hadislerde böyle bir anlam ifade etmemektedir.
Ehl-i Beyt sadece yukarıda ismi geçen
şahsiyetlerdir. Bunların ise sünnetin gerçek
açıklayıcı ve koruyucuları oldukları, ilim ve
takvada kendi dönemlerinde her kesten üstün
oldukları, tarihi inceleyen her kes için şüphe
götürmeyen bir hakikattir. Biz araştırmacı
kardeşlere ip ucu vermek gayesiyle Ehl-i Beyt
imamlarının kimler olduklarını açıkça yazan ve
hatta onların faziletleri beyan eden bazı Ehl-i
Sünnet alimlerinin isimlerini kaydediyoruz:
1-Semsuddin b.
Tulun: Bu zat Ehl-i Beyt imamlarının fazileti
hakkında "El-"Eimmet-ül-İsna Aşer" kitabını
yazmıştır.
2- Şeblenci-i
Şafii: Ehl-i Beyt hakkında Nur’ul Ebsar kitabını
yazmıştır.
3- Şemsuddin
Zehebi: Siyer-u A’lam-in-Nubela’da zikretmiştir.
4- Fazl b.
Ruzbehan: Bu zat on iki Ehl-i Beyt imamının
fazileti ve onlara salavat getirmekle ilgili
olarak bir kitap yazmıştır.
5- Ibn-i Hacer
Mekki: Bu şahıs sözüm ona Rafızîlerin reddiyesi
olarak yazdığı Es-Sevaik-ül-Muhrika adlı eserinde
on iki imamı sayarak bunların kendi zamanlarında
Peygamber’in soyundan gelen en faziletli kişiler
olduklarına itiraf etmiştir.
6- Muhyiddin
Arabi Futuhat-i Mekkiye’sinde: On iki Ehl-i Beyt
imamını sayarak bunların yüce şahsiyetlerini
açıklamıştır.
7- Kunduzi-i
Hanefi: On iki imam’ın faziletleriyle ilgili
olarak kaleme aldığı değerli ve kapsamlı eseri
Yenabi-ül Mevedde’de Ehl-i Beyt’in yukarıda
saydıklarımız olduğunu ve bunların ilahi makam ve
faziletlerini sahih senetli hadislerle
ispatlamıştır.
8- Ebu Reyye:
El-Ezva-u Ales-Sünnet-in Nebeviyye adlı eserinde
zikretmiştir.
Allah’a hamd
olsun bizi bu yüce gerçeğe hidayet ettiği için;
Eğer bizi hidayet etmeseydi bizler hakkı
bulamazdık.
|