Bismillahirrahmanirrahim
ALEVİLİK,
CAFERİLİK, ŞİİLİK
Soru-164:Selamlar.
Sitenizi tesadüfen gördüm. sizin "alevi", "Caferi" ve "Şii"
kavramlarını eş anlamlı kullandığınıza tanık oldum. alevi
kökenli ve şia'yı da az çok bilen birisi olarak, bu durum
oldukça dikkatimi çekti. bu bilinçli bir tavır ve bir ön
kabul müdür? Yoksa, size göre Anadolu Aleviliği ile şia aynı
temelde midir? uygulamaya baktığımızda ikisinin oldukça
farklı olduğunu görmekteyiz. İslam'ın en temel konularında
Alevi ve Şii'ler arasında derin farklılıklar göze
çarpmaktadır. size göre Hz.Ali'nin yolu hangisidir? Alevilik
kavramı, birbirinden çok farklı inanç ve ibadet esaslarının
hepsini mi kapsıyor? yoksa bu işin asıl bir temeli var da
diğerleri yanlış mı uyguluyor? bu işin aslı nedir? beni
aydınlatırsanız, sevinirim. Sevgi, saygı ve başarı
dileklerimle...
Cevap-164:
Muhterem kardeşim, cevabınız kısaca şöyledir:
Alevi
“Ali’ye bağlı olan,” Şia “Ali’yi takip eden ve ” Ca’feri,
“İmam Cafer Sadık (a.s)’ın fıkıh ve ahkamdaki açıklamalarını
esas alan” kişi anlamındadır. Bizce, bu kavramların aynı
istikameti gösteren işaretler olduklarında ve aynı içeriği
temsil ettiklerinde teorik açıdan şüphe etmek yersizdir.
Çünkü İmam Ali (a.s)’ın bir realite olduğunu ve hayatı ve
sözleri gözler önünde bulunduğunu dikkate aldığımızda bu
kavramların genel çerçevesi kendiliğinden belirlenmiş olur.
Elbette
toplumsal açıdan durum farklı olabilir ve bu kavramlar
değişik toplumsal dini teşekkül ve ekolleri ifade etmek için
kullanılabilir.
Eğer bu
sitede yukarıdaki kavramlar aynı anlamda kullanılmışsa
yerince teorik açıdan bunların birlikteliğini açıklamak için
kullanılmış olabilir.
Şunu da
göz ardı etmemek gerekir ki, bugün bizzat Aleviler
kendilerini tanımlarken hiç şüphe ve tereddüt etmeden alevi
ve aynı zamanda Şia ve Caferi olduklarını ifade ederler.
Yani bu ifadeleri aynı anlamda kullanırlar. Bu gerçeği
Alevilerin büyük şair ve şahsiyetlerinin deyişlerinde de
açıkça görmek mümkündür.
Konunun
Genel Açıklaması:
Kamil ve
sağlıklı bir mektep hisse hitap eden yönlerinin yanı sıra
fikre ve akla hitap eden yönleri de içermelidir. Histen
yoksun sırf (uyduruk) fikri saplantılar üzere kurulu ekoller
(Marksizm gibi) yıkılmaya mahkum olduğu gibi, sağlıklı fikri
temellerden mahrum olan ve fikri temellerinden ilişkisi
koparılmış bulunan mektepler de hissi yönleri güçlü olsa
bile çeşitli sapmalardan kendini koruyamaz.
Ehl-i
Beyt mektebinin ilmi ve fikri boyutu Ehl-i Beyt İmamlarının
kendi döneminde yetiştirdikleri büyük ilmi şahsiyetler
vasıtasıyla sağlanmış ve daha sonraki dönemlerde bu
şahsiyetlerin talebeleri vasıtasıyla Bağdat, Kum, Horasan,
Necef, Halep/Lübnan, Hille gibi Şia’nın ilmi merkezlerinde
yetişen büyük şahsiyetler vasıtasıyla korunmuş ve şia
topluluğunun bilinçlenmesine özen gösterilmiştir. Ancak
bazen zalim ve baskıcı sultanların yönetimi altında yaşayan
şia azınlıklar bu ilim merkezlerinde yetişen bilginlerle
ilişkileri kesildiğinden inanç ve temel espriler bazında
mektebe bağlılıklarını korumaya çalışmalarına rağmen
pratikte kendi mekteplerinin gerçeklerini öğrenmekten mahrum
bırakılmış ve bu da onların çeşitli yanılgı ve saplantıların
etkisinde kalmalarına yol açmıştır.
Anadolu
Aleviliği Safeviler dönemindeki İran’daki Şia inancıyla aynı
esasları paylaştıkları ve aynı mektebi savundukları bir
gerçektir.
İran’daki
Safeviler tarafından resmi olarak ilan edilen Şia ve Caferi
mezhebinin ilmi ve fikri boyutu o dönemde Halep/Lübnan
Şia’nın muteber ilmi merkezlerinden İran’a hicret eden ve
bugün mezarlar1ı Horasan’da İmam Rıza (a.s)’ın türbesinin
yanında bulunan Behauddin Amuli ve Hurr-i Amuli vb. büyük
alimlerin çabalarıyla gerçek içeriğini kazanmıştır.
Ancak
Osmanlılar bilinçli olarak Alevi/Şia topluluğunun alimlerini
katliam etmenin yanı sıra bunların Necef, Halep, İran, ve
Lübnan gibi Şia merkezlerinde olan ilmi kaynaklardan uzak
kalmalarına özen göstermiştir. Bu da pratikte alevi toplumu
içerisinde zamanla aliyullahilik inanç ve örflerinin
yayılmasına zemin hazırlamıştır. Böylece kök, isim ve tarih
geçmiş olarak gerçek anlamda Şia ve Caferi ve Alevi olan bir
kitlenin pratikte başka akımların etkisi altında
şekillenmelerini sağlanmıştır. İşte bu durum sizin işaret
ettiğiniz çelişkinin oluşmasına neden olmuştur. Şüphesiz
gerçek anlamda İmam Ali’nin yoluna inanan bir Alevi, temel
açısından sağlam Ehl-i Beyt mektebinin takipçisi olduğundan
ilmi kaynaklardan mahrum kalmak sonucu pratikte oluşan
saplantıları kendinden uzaklaştırma yeteneğine sahiptir.