|
Bismillahirrahmanirrahim
Soru-123:
Geçen bir Sünni alimle konuşurken, meşhur hadis ravisi Ebu
Hureyre'den bahs açıldı. Ebu Hureyre hakkında söylenen bazı
eleştiriler ve hakkındaki bir takım şaibelerden söz edilince,
adam bunları reddederek, "Bunlar Ebu Reyye mektebinin kasıtlı
uydurmalarıdır. Eğer Ebu Hureyre'yi kaldırırsak, İslam'ın
yarısı çöker." dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz acaba?
Cevap-123: Aziz
kardeşim, önce şunu söylemeliyim ki, bahsettiğin kimsenin Ebu
Hureyre'yle ilgili eleştiriyi, (bir çok konuda adet
edindikleri gibi) yine Şia'ya veya (hayali bir şahsiyet olan)
Abdullah b. Seba'ya değil, Ebu Reyye mektebine isnad etmesine
sevindim doğrusu!
Bilindiği
gibi Ebu Reyye Sünni ekole mensup bir insandır. Yetiştiği,
öğrenim gördüğü ortam ve şartlar bellidir. Adamın yazdığı
eserler ortadır. Gerçi Ebu Hureyre hakkında yazdığı eser,
Türkçe'ye çevrilmemiştir. Ama diğer önemli bir eseri "Muhammedi
Sünnet'in Aydınlatılması" isimli eseri Sünni bir yayınevi (Yöneliş)
tarafından yayınlanmıştır. Araştırma ehli olan ve doğrularla
yüzleşmekten korkmayan her kes alıp okuyabilir. Sonra, o da
söz konusu adam, gibi keyfi ve afakî değil, belgeler üzerine
konuşmaktadır. Eğer yetiyorsa gücü, alsın, onun ortaya koyduğu
hususları delilli ve mantıklı bir şekilde çürütsün. Bir de Ebu
Reyye niye bunu kasıtlı yapsın ki? Bundan söz konusu şahsın
zihniyetini taşıyan kimselerin kin ve hınç dolu tepkilerini
kazanıp bunun akıl almaz ıztırap ve çilelerini çekmekten başka
eline ne geçmiştir? Nitekim de öyle olmuş ve bir çokları adamı
tekfire kadar gitmişlerdir.
Yine beni
sevindiren diğer bir husus ise Ebu Hureyre hakkındaki
tespitidir. Evet, "Eğer Ebu Hureyre'yi silersek, İslam'ın
çökeceğini" söylüyormuş. Elhak doğru bir tespit; fakat çökecek
olan İslam, gerçek ve şaibelerden arınmış İslam değil, onun
araştırıp sağlamlaştırmadan, geçmişlerinden tevarüs ettiği,
Muaviyeleri, hatta Yezitleri bile temize çıkarabilen İslam'dır!!
Aziz
kardeşim, Hz. Ali gibi, Resulullah'ın ilim şehrinin kapısı
olan, doğuşundan beri Resulullah'ın mübarek ellerinde eğitilip
büyüyen, gece gündüz onun yanından ayrılmayan bir kimseden
nakledilen hadis sayısı, 500 küsür (ki onun da 50 tanesinin
sadece sahih hadis olduğunu itiraf ediyorlar), sadece iki yıl
Resulullah'ın zamanında Medine'de bulunan Ebu Hureyre'den
6000'e yakın hadis naklediliyorsa, aklı başında olan bir kimse
bundan da kuşku duymasın, neden duysun? Kaldı ki Ebu
Hureyre'nin hayatını yakından inceleyip çeşitli zamanlarda
sergilediği tavırları, Muaviye gibi Sulatanlarla olan özel
ilişkilerini, ve naklettiği bir çok rivayetinin muhtevasını
dikkatlice inceleyen her münsif insanın yapacağı en asgari şey,
bu rivayetlere en azından ihtiyatlı yaklaşmaktır. Tabii bu
oldukça geniş bir araştırma mevzusudur. Bu konuda yazılan ve
gerçekten tarafsız ve belgelere dayanan eserler de mevcuttur
ki inşaallah daha geniş fırsatlarda onlara eğilmek gerekir.
Ben bu adamın naklettiği rivayetlere örnek teşkil etsin diye,
birkaç tanesini size nakledip kararı kendinize bırakıyorum.
O, bazı
büyük Peygamberler hakkında, naklettiği rivayette ki Buhari ve
Müslim gibi bir çok muteber bilinen kaynakta nakledilmiş ve
İmam Suyuti onu mütevatir hadisler silsilesinde zikretmektedir,
açık bir şekilde Hz. Adem'i Allah'a isyan sayılan gerçek bir
günah işlemekle, Hz. İbrahim'i (a.s) günah olan bazı yalanları
söylemekle, Hz. Nuh'u haksız bir duada bulunmakla, Hz. Musa'yı
Allah emretmediği halde bir insan öldürmekle (cinayet
işlemekle) suçlayarak, şefaat etme liyakatine sahip
olmadıklarını onların dilinden naklediyor!! O diyor ki Resul-i
Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu (haşa):
"Ben
kıyamet günü insanların efendisiyim. Biliyor musunuz bu
nedendir? Allah kıyamet günü öncekileri ev sonrakileri bir
alanda toplar. O gün ki davetçi, onlara sesini duyurur. Göz
onları -yayıldıkları- yerlere kadar görür. Güneş alçalır,
insanların taşımaya güçleri yetmeyecek kadar bir gam sıkıntı
sarar. İnsanların bazısı bazısına: "İçinde bulunduğumuz durumu
ve başımıza geleni görmüyor musunuz?" "Size Rabbiniz katında
şefaat edecek birisine bakmaz mısınız?" derler.
"İnsanların
bazısı, bazısına Adem'e gidin derler. Onlar da Adem'e gelirler:
"Ey Adem, sen insanların babasısın; Allah seni kendi elleriyle
yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklerin sana secde
etmesini emretti. Rabbinin katında bize şefaat et. İçinde
bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler.
Adem der ki: "Rabbim bugün öyle bir gazaba gelmiştir ki, O ne
bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra
benzeri bir gazaba gelmeyecektir. O beni ağaçtan yemekten men
etti, ben ona asi oldum ve o ağaçtan yedim.
Nuh'a
gelirler: "Ey Nuh, sen peygamberlerin (tufandan sonra) yere (dünyaya)
gönderilen ilkisin. Allah seni çok şükreden biri olarak
adlandırdı. Rabbinin katında bize şefaat et. İçinde
bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler.
(Nuh) der ki: "Rabbim bu gün öyle bir gazaba gelmiştir ki, o
ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra
böyle bir gazaba gelmeyecektir. Benim bir tek duam vardır, onu
da kavmimin aleyhine yaptım. Nefsim, nefsim, İbrahim'e gidiniz."
İbrahim'e
gelirler, derler ki: "Sen Allah'ın Nebisi ve yeryüzündeki
Halili'sin. Rabbine bizim için Şefaatte bulun. İçinde
bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler.
İbrahim onlara der ki: "Benim Rabbim, bu gün öyle bir gazaba
gelmiştir ki, o ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne
de bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. (Dünyada)
söylemiş olduğu yalancıklarını zikreder. Nefsim, nefsim!...
Benden başkasına didin, Musa'ya gidiniz."
Musa'ya
gelirler: "Ey Musa, sen Allah'ın Resulü'sün; Allah seni
rısaletleri ile ve senle konuşmakla seni faziletli kıldı.
Rabbine bizim için şefaatte bulun; içinde bulunduğumuz ve
başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Musa onlara der ki: "Rabbim,
bu gün öyle bir gazaba gelmiş tir ki, O ne bundan önce böyle
bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra böyle bir gazaba
gelmeyecektir. Ben öldürülmesi emredilmeyen birisini öldürdüm.
Nefsim, nefsim!... İsa'ya gidiniz." İsa'ya giderler. Derler ki:
"Ey İsa, sen Allah'ın Resulü'sün; beşikteyken insanlara
konuştun. Sen, O'ndan bir sözsün. Meryem'e o sözü ilka etti.
Sen ondan bir "ruh"sun. Rabbine bizim için şefaatte bulun".
İsa (a.s) onlara der ki: "Rabbim, bugün öyle bir gazaba gelmiş
tir ki, o ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de
bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. (O hiç
günahlarından söz etmedi.) Nefsim, nefsim!.. Benden başkasına
gidin, Muhammed'e (s.a.a) gidiniz."
(Sahih-i Buhari, C.6, Beni İsrail suresinin
tefsiri, Sahih-i Müslim, C.1, Kitab-ül İman, Mütevatir
Hadisler (Suyuti), 111. Hadis)
Bir diğer
rivayetinde Resulullah'tan şöyle naklediyor Ebu Hureyre: "Bir
gece Hz. Süleyman şöyle dedi: Allah'a and olsun ki bu gece,
100 veya 99 eşimle ilişki de bulunacağım (!!) ki her biri
Allah yolunda cihad edecek bir mücahid doğursun!" Yanında
bulunan bir melek, ona dedi ki: "Söyle inşaallah." Ama
Süleyman (a.s) inşaallah demedi. Bu yüzden de o kadınlardan
bir tanesi hariç hiç birsi hamile kalmadı; o da tam insan
olmayan bir parça et doğurdu." Ardından Resulullah şöyle
ekledi:" Muhammed'in nefsini elinde tutan (Allah'a) and olsun
ki eğer "İnşaallah" deseydi, her birisi Allah yolunda cihad
edecek bir savaşçı doğururdu."
(Sahih-i Buhari, C.4, Ciha Kitabı, Cihad için
evlat isteyen Babı, (Sahih-i Müslim, C.5, Kitab-ül İman,
Bab-ül İstişna)
Ebu
Hureyre'nin bir diğer rivayeti; Allah Resulü (s.a.a) şöyle
buyurdu: "Ölüm meleği (Azrail) (a.s), (Allah tarafından)
Musa'nın yanına gönderildi (ki onun canını alsın. Musa (bu
durumu sezince) tokat atarak onun gözünü kör etti. Azrail (a.s)
Rabbine dönerek, "Beni öyle bir kulun yanına göndermişsin ki,
ölmek istemiyor" dedi. Allah gözünü ona iade etti ve şöyle
buyurdu: "Dön ve ona de ki, elini bir sığırın sırtına koysun;
elini altında yer ala her kıla karşılık bir yıl ömrünü
uzatacağım. (Azrail dönüp bunu Musa'ya söyleyince, şöyle dedi:
"Ey Rabbim, bütün bunların ardından ne olcak? Cevap geldi: "Ölüm!"
İşte o zaman "O halde şimdi istiyorum ölümümü" dedi ve
Allah'tan kendisini Beyt-ül Mukaddese yaklaştırıp orada
canının alınmasını istedi... O zamana kadar, Azrail canları
açık bir şekilde almaya geliyordu. Ama Musa'ya gelip de tokatı
yiyerek kör olduktan sonra, artık gizli bir şekilde (canları
almaya) gelmeğe başladı!!"
(Sahih-i Buhari, C.2, Cenazeler Kitabı,
Mukaddes Yerde Gömülmeği İsteyen Kimse Babı, Sahih-i Müslim,
C.7, Musa'nın Faziletleri Babı, Müsned-i ahmed b. Hanbel, C.2,
S.533, Müstedrek-üs Sahihayn, C.2, S.578)
Yine şöyle
rivayet eder Ebu Hureyre Allah'ın Resulü'nden; buyurdu: "Musa
(a.s) hayalı ve mahcup birisiydi; öyle ki bedenini kimsenin
göremeyeceği şekilde örterdi. Bilahare Beni İsrail'den
bazıları bu durumdan istifadeyle O'na eziyet maksadıyla şöyle
dediler: "Mutlaka o (Musa), bunu cildinde, baras olduğu veya
fıtık-hadım olduğu için yapıyor." Allah-u Teala Musa'yı ona
isnad ettikleri bu ithamdan kurtarmak istedi. Bir gün Musa,
tek başına bir yerde elbiselerini çıkarıp taşın üzerine koydu
ve gusül etmeğe başladı. Gusülde bittikten sonra, elbisesini
almaya geldiğinde, taş elbiseyi alarak kaçmaya başladı. Musa
asasını alarak taşın peşine düştü. O taşı kovalarken "Ey taş
elbisemi ver; ey taş elbisemi ver" diye sesleniyordu. Bu
esnada Musa, aniden Beni İsrail'in ileri gelenlerinden bir
grubun yanına vardı. Onlar çıplak bedenle Musa'yla
karşılaşınca, onu Allah'ın yarattığı en güzel şekilde gördüler
(ve hiçbir kusurunun olmadığını anladılar). Böylece Allah, onu
Beni İsrail'in ithamından kurtarmış oldu. İşte orada taş durdu
ve Musa elbiselerini alıp giydi. Ardından (o kızgınlık haliyle)
asasıyla taşa vurmaya başladı. Allah'a and olsun ki taşın
üzerine üç, dört veya beş darbe izi belli oluyordu!! İşte
Allah-u Teala'nın Kur'an'da "Ey iman edenler Musa'ya eziyet
edenler gibi olmayın ki Allah onu onların söylediği ithamdan
uzaklaştırdı ve O (Musa) Allah indinde şeref ve haysiyet
sahibiydi" ayetinde bunu demek istiyor!!"
(Sahih-i Buhari, C.1, Gusül Kitabı, Yalnız Bir
Yerde Çıplak Gusledenin Babı, Sahih-i Müslim, C.1, Yalnız Bir
Yerde Çıplak Gusletmenin Cevazı Babı)
Ve
bilahare şöyle rivayet ediyor: "Bir karınca, peygamberlerden
birisinin ayağını ısırdı. O peygamber de (öyle bir) rahatsız
oldu ki emrederek karıncaların yuvasını tümden yaktırdı!! Bu
sırada Allah-u Teala ona şöyle vahyetti: "Ayağını bir karınca
ısırdı diye, Allah'ı tesbih eden bir ümmeti mi yakıyorsun?!"
Tirmizi'nin nakline göre bu Peygamber Hz. Musa imiş!!
(Sahih-i Buhari, C.4, Cihad ve Seyr Kitabı,
Sahih-i Müslim, C.7, Canlıları Yakma Kitabı, Karıncanın
yakılmasından Nehy Babı, İrşad-üs Sari, C.6, 114, Feth-ül
Bari, C.7, S.168)
Bunlar,
Ebu Hureyre'nin naklettiği binlerce hadisten birkaç örnekti ki
biz yorumsuz bir şekilde size sunduk;
Şimdi
Allah aşkına söyleyin; böyle bir İslam, böyle bir sünnettense
olmaması binlerce kere daha evla değil mi?! Muhakeme ve kararı
sizin kendi vicdanınıza bırakıyoruz.
|
|