Bismillahirrahmanirrahim
KİN VE KİNCİLİK
İnsanoğlu fıtrat ve yaratılış gereği bir takım
dürtüleri içerisinde taşımaktadır. Öyle ki bu dürtülerin
etkisiyle bazı yanlış hislerin insanda oluşmasına yol açar.
İnsan eğer nefsini tezhip edip eğitirse, o dürtülerini kontrol
altına alır ve onların doğurduğu olumsuz sonuçlar ve hislerden
kurtulur. Bu konuda Allah-u Teala Şems suresinde şöyle
buyurmaktadır:
*"Güneş'e ve onun parıltısına, *Güneş'in
ardından gelen Ay'a, *Güneş'i açıp ortaya çıkaran gündüze,
*Onu örten geceye, *Göğe ve onu bina edene, *Yere ve onu
döşeyene, *Nefse ve onu biçimlendirene, *Sonra da ona kötülük
ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki, *Elbette nefsini
temizleyip parlatan kurtulmuştur; *Onu kirletip gömen de ziyan
etmiştir." (Şems, 1 ila 10)
Görüldüğü gibi Allah-u Teala bu ayetlerde on
bir yeminden sonra, nefse hem kötülük ve hem de iyilik
kabiliyetini ilham ettiğini beyan etmektedir. Yani bunlar
insanın fıtratına koyulmuştur. Ancak kimse ne kötülüğü seçmede
mecburdur, nede iyiliği. İsterse hür iradesiyle nefsini ıslah
edip, eğitip temizler ve böylece kurtuluş ve saadete erişir.
İsterse de onu kirletir, dürtülerin elinde esir haline getirir
ve pisliklerin içine gömer ve tabii olarak kurtuluş ve saadeti
kaçırarak elindeki bu büyük sermayeyi heba eder.
İnsanın fıtratına koyulan dürtülerden
kaynaklanan ve dikkat edilmediği ve nefisten uzaklaştırmadığı
takdirde, insanı büyük felaketlere, yanlışlara ve cismi ve
ruhi zarar ve ziyanlara sürükleyebilecek şeylerden birisi de
"kin" ve "kincilik"tir. Biz bu yazıda bu konunun çeşitli
boyutlarını ayet ve hadislere dayanarak kısaca açıklamaya
çalışacağız:
1- Kin Nedir?:
Kin, insanın, kendisine yanlış yapan bir
kimseye karşı kalıcı, gizli ve içten içe beslediği bir
düşmanlık ve nefret hissidir. Bu his kontrol edilip kökü
kazınmadığı ve kalpten atılmadığı takdirde, günden güne büyür,
şiddetlenir ve bilahare insan için hem madden ve hem de manen
çok büyük ve tehlikeli sonuçlar doğurur. Kısacası insan cismi
olarak hastalanmaya elverişli bir vücut yapısına sahip olduğu
gibi, ruhen de bu tür hastalıklara müptela olma olasılığı
vardır. Dolayısıyla mümkün mertebe bu hastalığa müptela
olmamaya dikkat etmeliyiz. Ama müptela olunca da bir an evvel
onu tedavi etmeğe ve nefsimizden, ruhumuzdan uzaklaştırmaya
çalışmalıyız
2- Kin ve
Kinciliğin Önemi:
Bu ruhi hastalığın önemi ve ne kadar tehlikeli
bir şey olduğunu hep birlikte hadislerin dilinden öğrenelim:
Allah Resulü (s.a.a) bir gün ashaba hitaben
şöyle buyurdu: "Bana benzemekten en uzak olanınızı size haber
vereyim mi?" Evet ya Resulallah" dediklerinde, şöyle devam
ettiler: "Arsızca-fütursuzca günah işleyen, ağzını bozup
başkasına söven, cimrilik yapan, kibirli davranan, başkasına
kin güden ve hased eden kimse." (El-Kafi, c.2, s.291)
Hz. Emir-ül Mu’minin Ali (a.s) şöyle
buyurmaktadır: "Kin, kınanmaya en çok layık kusurdur."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 966)
Yine bu konuda şu hadisler İmam (a.s)’dan
nakledilmiştir:
"Kınanmaya en çok layık huy, kindir."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 2917)
"Kusurların başı kindir." (Gurer-ül Hikem,
hadis: 5243)
"Kin, hased ehli olanların ahlakıdır."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 422)
"Kin, çetin bir dert ve helak edici bir
hastalıktır." (Gurer-ül Hikem, hadis: 1499)
"Kin, öyle bir ateştir ki isteğine ulaşmadan
sönmez." (Gurer-ül Hikem, hadis: 2203)
"Kötülüğün silahı kindir." (Gurer-ül hikem,
hadis: 5555)
3- Kinin kötü
sonuçları:
a) Gazap ve öfkeyi körüklendirir:
Hz. Ali (a.s): "Kin, gazabı ve öfkeyi
doğurur." (gurer-ül Hikem, hadis: 530)
b) Kin tedavi edilmesi gereken tehlikeli
bir hastalıktır. (Yukarıdaki hadisler geçti.)
c) Kin fitnelere yol açar:
"Hz. Ali (a.s): "Fitnelerin sebebi kindir."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 5522)
d) Mihnet ve sıkıntılara yol açar:
"Hz. Ali (a.s): "Kim, kin ekerse, mihnet ve
sıkıntı biçer." (Gurer-ül Hikem, hadis: 9157)
e) Rahatlık ve huzuru yok eder:
Hz. Ali (a.s): "Kinci insan kendi nefsine
eziyet eder ve kat kat sıkıntıya müptela olur." (Gurer-ül
Hikem, hadis: 1962)
İmam Hasan Askeri (a.s): "Kin güdenler,
insanlardan en az huzur ve rahatlığı olan kimselerdir."
(Tuhef-ül Ukul, s.488)
Hz. Ali (a.s): "Kim, kini içinden atarsa,
kalbini ve beynini rahatlatır (ve huzura kavuşur)." (Gurer-ül
Hikem, hadis: 8584)
f) Kardeşlikleri ve arkadaşlıkları yok
eder:
Hz. Ali (a.s): "Kinci insanın kardeşliği
olmaz." (Gurer-ül Hikem, hadis: 7483)
Hz. Ali (a.s): "Kinci insanın dostluğu olmaz."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 1043)
Hz. Ali (a.s): "Ne kötü arkadaştır kin güden
kimse!" (Gurer-ül Hikem, hadis: 440)
Hz. Ali (a.s): "Değerli insan kinci olmaz."
(Gurer-ül Hikem, hadis: 10564)
Hz. Ali (a.s): "En şiddetli düşmanlığı
besleyen kalp, kincinin kalbidir!" (Gurer-ül Hikem, hadis:
2932)
4- Mu’min İle
Kafirin Farkı:
Hadislerden anlaşılan şudur ki mu’min kimse,
birisine karşı kin duysa bile bu geçicidir. Ama kafir kinini
ömür boyu devam ettirir:
Resulullah (s.a.a) mu’minin özelliklerini
sayarken ez cümle şöyle buyurmuştur: "Mu’minin kini az sürer."
(Bihar-ül Envar, c.67, s.311)
"İmam Cafer-i Sadık (a.s): "Mu’min kimsenin
kini, bulunduğu yerde kalır. Kardeşinden ayrıldığında artık
ona karşı kin duymaz. Ama kafirin kini ömür boyu sürer."
(Bihar-ül Envar, c.75, s.211)
Yine şöyle buyurmuştur: "Mu’minin kini (en
fazla) mecliste (bu hissinin ilk uyandığı yerde) bulunduğu
müddetçe devam eder. Ama oradan ayrıldığında kini de kaybolup
gider." (Tuhef-ül Ukul, s. 310)
5- Kinciliğe Yol
Açan Sebepler:
Kin ve düşmanlık daha çok insanların
birbirlerine karşı yaptıkları yanlışlardan kaynaklanır.
Dolayısıyla mu’minler, davranışlarına dikkat edip birbirlerini
incitmemeli ve birbirlerine yanlış yapmamalıdırlar.
Yaptıklarında da hemen bunu telafi etmeğe çalışmalıdırlar.
Yine birbirlerinin yanlışlarına mümkün mertebe tahammül etmeli
ve yanlışa bir başka yanlışla karşılık vermemelidirler. Hz.
Emir-ül Mu’min Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kardeşinde olan (yanlışlara) tahammül et ve
sıkça kınama ve azarlama yoluna gitme; zira bu, kin ve
düşmanlığa yol açar." (Bihar-ül Envar, c.77, s.212)
6- Kincilerin
Kinini Yok Etme Yolları:
Bu konuda hem kin duyan kimsenin sorumluluğu
vardır, hem de başkalarının. Bu kötü hisse ve ruhi hastalığa
müptela olan kimsenin her şeyden önce akletmesi gerekir. Hz.
Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Gerçek akıllı o kimsedir ki
kin ve düşmanlıkları yok etmiş olsun." (Gurer-ül Hikem, hadis:
3868)
Neyi ve nasıl akletmesini ise yine Hz. Ali
(a.s) şöyle beyan etmektedir: "Cimriliğin, kinciliğin gazap ve
hasedin, galeyan etmesinden sakının. Onların her birisiyle
mücadele edecek hazırlığınız olsun: Şöyle ki bu işlerin
akıbetini-sonuçlarını düşünün. Bunlardan kaçınarak rezil
olmaktan kurtulacağınızı, fazilet elde edeceğinizi,
ahiretinizi ıslah edeceğinizi ve bilahare tahammüllü olmanız
gerektiğini düşünün (ve ona göre davranın)." (Gurer-ül Hikem,
hadis: 2565)
Yine şöyle buyurmaktadır: "Dünya, o kadar
küçük, değersiz ve alçaktır ki onda kinlere teslim olup
düşmanca yaşamaya asla değmez!" (Gurer-ül Hikem, hadis: 1804)
Kincilerin kinlerini bertaraf etmek için
başkalarının da vazifeleri vardır tabi ki: Evvela yukarıda da
değindiğimiz gibi insanları yaptıkları yanlıştan dolayı
sürekli kınama, küçümseme vs. yollara baş vurmaktan şiddetle
kaçınmalıyız. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Hz. Ali
(a.s) buyuruyordu ki: "Kardeşinde olan (yanlışlara) tahammül
et ve sıkça kınama ve azarlama yoluna gitme; zira bu, kin ve
düşmanlığa yol açar." (Bihar-ül Envar, c.77, s.212)
Saniyen başkalarının kin ve düşmanlığına maruz
kalmak istemeyen kimsenin kendisi de onlara karşı kin
gütmemelidir. Bakın Hz. Emir-ül Mu’minin ne buyuruyor:
"Başkasının göğsünden (sana karşı olan) kötü (his ve
düşünceleri) temizlemek istiyorsan, kendi göğsünde (onlara
kaşı) olan (kin ve düşmanlıklar)ı söküp at." (Bihar-ül Envar,
c.75, s.212)
Allah Resulü (s.a.a) de şöyle buyurmaktadır:
"(Başkalarına karşı) güler yüzlü olmak, (onlarda olabilecek)
kin ve düşmanlığı yok eder." (Tuhef-ül Ukul, s.45)
Hz. Ali (a.s): "Onları güler yüzle karşıla;
böylece kin ve düşmanlıklarını yok etmiş olursun." (Gurer-ül
Hikem, hadis: 5129)
Yine şöyle buyurmuştur: "İnsanın, dostlarının
kalbini kazanma ve düşmanlarının kalbinden kin ve düşmanlığı
yok edebilmelerinin en güzel yolu, onlarla karşılaştığında
güler yüzlü olmaları, ortada gözükmediklerinde onları arayıp
sormaları ve huzurlarında onlara karşı hoş ve güler yüzlü
davranmalarıdır." (Bihar-ül Envar, c.78, s.57)
Aslında böyle bir davranış, insana karşı olan
kin ve düşmanlıkları yok etmenin yanı sıra manevi açıdan da
insana çok faydası vardır. Bu konuda bir hadisi dikkatinize
sunmakla yetiniyorum:
Emir-ül Mu’minin Ali (a.s): "(Mu’min)
kardeşlerinizle karşılaştığınızda onlarla tokalaşın ve onlara
karşı açık ve güler yüzlü olun; bunu yaparsanız, birbirinizden
ayrıldığınızda üzerinizde olan vizr u veballeriniz dökülür."
(Bihar-ül Envar, c.76, s.20)
Tabi şunu da bilmemiz gerekir ki bu
açıklamalar, mu’minlerin kendi arlarındaki ilişkiler için
geçerlidir. Yoksa her mu’min, Allah’ın dostuyla dost ve
düşmanıyla düşman olmalıdır; Allah’ın dostlarının dostuyla
dost, dostlarının düşmanlarıyla düşman olmalıdır. Allah’ın
düşmanlarının dostlarıyla düşman olmalıdır. Bu onun imanının
bir parçası olan tevelli ve teberri vazifesidir ve sonuna
kadar devam etmelidir.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyurmaktadır: "Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında
bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında
merhametlidirler…" (Fetih, 29)
Allah-u Teala bizlere güzel sıfatlarla
süslenmeyi ve kötü ve rezil sıfatlardan kendimizi arındırmayı
nasip buyursun. Amin! |