KEVSER YAYINCILIK                                                                 

  Ana Sayfa / Makaleler /                                                                             Makaleler

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                          Başlangıç Sayfası Yapın
 

Aşkın Velayeti, Imam Rıza (a.s.)

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

İ S R A F

 

Bu yazıda büyük günahlardan birisi sayılan ve malesef yaygın olan ve fazla dikkate alınmayan israf günahının önemini ve çeşitli boyutlarını açıklamaya çalışacağız.

İsraf konusunda aşağıda vereceğimiz başlıklar atında bahsedeceğiz:

 

1-      İsrafın önemi ve ne kadar  büyük bir günah olduğu

2- İsrafın anlamı ve alametleri

3- İsrafın çeşitli kısımları

 

1- İSRAFIN ÖNEMİ

 

İmam Rıza (a.s)'dan  ve İmam Sadık (a.s)'dan  nakledilen hadislerde israfın büyük günah olduğu açıkça beyan edilmiştir. Bu hadisler olmasaydı dahi, Kur'an-ı Kerim'de israf  hakkında nazil olan ayetler, bu günahın büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Mesela Araf suresinin 31. ayetinde şöyle buyuruyor: 

"Ey Adem oğulları yiyin, için; fakat israf etmeyin; zira O, israf edenleri sevmez."

 Görüldüğü gibi bu ayetten açıkça israf edenlerin Allah'ın düşmanı oldukları anlaşılmaktadır. Tabi ki Allah düşmanlarına azap edecektir.

 

Mumin suresinin 43. ayetinde ise şöyle buyurmaktadır:

"Ve hiç şüphesiz israf edenler işte onlar ateş halkı (ehlidirler)."

 

İsra suresinin 26. ve 27. ayetlerinde bu konuda şöyle buyuruyor:

"Malını gereksiz yere saçıp savurma; çünkü gereksiz yere malını saçıp savuranlar-israf edenler, şeytanların kardeşleri olmuşlardır; Şeytan ise Allah'a karşı çok nankördür."

İşte bütün bu ayetler, israfın ne kadar kötü  bir amel olduğunu ve ne kadar korkunç sonuçlar doğurduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu konu hakkında daha bir çok ayet vardır ki söz daha fazla uzamasın diye onlardan vazgeçiyoruz.

 

Şimdi de bu konu hakkında bazı hadislere yer verelim:

Hz. Emir-ül Müminin Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Yazıklar olsun israf eden kimseye ne kadar uzaktır kendini ıslah etmekten; kötü durumunu telafi edip düzeltmekten!"

                                                                                              (Mizan-ül Hikme, c. 4, s.333)

 

Yine şöyle buyuruyor: "Hiç şüphesiz Allah, bir kulunun iyiliğini istediği zaman, ona orta ayarlı ve güzel tedbirli olmayı ilham eder ve onu kötü tedbirden ve israftan uzak tutar."

                                                                                          (Müstedrek-ül Vesail, Bab: 10)

 

 İmam Musa Kazım (a.s) şöyle buyuruyor: "Bir mala, servete sahip olan, fesat ve bozgunculuktan kaçınsın. Zira malı, uygun olmayan ve gereksiz yerde sarf etmek, israf ve aşırılıktır. Bu ise harcayanı halk arasında yüceltir ama Allah katında alçaltır."

                                                                                                 (Bihar-ül Envar, c.78, s.327)

 

   İmam Sadık (a.s)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Allah'tan kork; ne israf et nede cimrilik yap; bu ikisinin arasında dengeli git. Hiç şüphesiz israf da savurganlıktan sayılır ve Allah-u Teala saçıp savurmayın buyurmuştur. Allah, hiçbir zaman orta ayarlı ve iktisatlı davranmaktan ötürü azap etmez."                                                                       

                                                                           (Müstedrek-ül Vesail, Nikah kitabı, Bab: 20)

 

Yine İmam (a.s)'dan şöyle nakledilmiştir: "Acaba Allah-u Teala birisine mal verdiğinde, ona değer verdiğinden dolayı ve birisine vermediği vakit de onu değersiz bildiğinden dolayı mı böyle yaptığını sanıyorsunuz?! Hayır böyle değildir; mal Allah'ın malıdır; onu kişinin yanında emanet olarak bırakır. Ve aşırı gitmeden orta ayarlı yemeği, orta ayarlı içmeyi, orta ayarlı evlenmek için harcamayı ve orta ayarlı birisi için kullanmayı izin vermiş, arta kalanı müminlerin fakirlerine vermeyi ve onların ihtiyaçlarını gidermek için harcamayı ön görmüştür. Kim böyle yaparsa yediği, içtiği, bindiği, evlendiği ona helal olur." Sonra buyurdu: "İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez."

                                                                        (Müstedrek-ül Vesail, Nikah kitabı, Bab: 22)

 

Yine İmam Sadık (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Malını israf ederek telef edip fakirleşen kimsenin duası kabul olmaz. Allah-u Teala'dan mal istediğinde ona şöyle buyurur: "Sana iktisatlı davranıp aşırı gitmemeyi emretmedim mi?"    

                                                                                                (Günahan-ı Kebire, c.2, s.103)

 

2- İSRAFIN ANLAMI VE ALAMETLERİ

 

İsraf haddi aşmak ve aşırı gitmekten ibarettir. Bu ise iki türden oluşur. Birincisi malı aşırı bir şekilde kullanmak, saçıp savurmaktır. İkincisi ise kendisine layık olmayan ve onun şanını (bütcesini-haddini) aşan harcamalardır. Mesela onun şanına yakışan bir milyonluk elbiseyi giymektir; o ise bunu riayet etmeden on milyonluk elbiseyi alıp giyiyor.  Onun şanına yakışan filan arabaya binmektir, o ise bunun kaç kat fazla fiyatı olan arabaya biniyor… ve benzeri şeyler.

 

Bu konuda ve israf edenler hususunda Hz. Emir-ül Müminin Ali (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "İsraf eden kimsenin üç alameti vardır: Kendisine layık olmayan şeyi yer, layık olmayan şeyi giyer, layık olmayan şeyi satın alır."

                                                                                                    (Bihar-ül Envar, c.75, s.304)

 

İshak Bin Ammar İmam Musa Kazım (a.s)'a şöyle soruyor: "Acaba bir kişinin on tane gömleği olursa, bu israftan sayılır mı? İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Bu onun elbisesinin sağlam kalmasını daha iyi sağlar. İsraf ise haysiyetini korumak için halkın önünde  giyeceğin elbiselerini pis ve kirli yerlerde çalışma sırasında giymektir."

                                                                                                    (Bihar-ül Envar, c.79, s.317)

 

 

3- İSARFIN ÇEŞİTLİ KISIMLARI

 

İsraf şahıslara zaman ve mekana göre farklıdır. Mesela filan makama veya şahsiyete veya gelire sahip olan birisine, belli bir elbiseyi giymek veya arabayı kullanmak veya filan türlü evde oturmak israf sayılmadığı halde, başka birisine israf sayılabilir.

Onun için İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Nice fakir vardır ki zenginden daha çok israfkardır; zira zengin varından harcadığı halde, fakir sahip olmadığı şeylerden harcayıp kendini borca harca sokuyor."                                                                               

                                                                                                                           (Furu-ul Kafi)

 

Maalesef çoğu insanlarımız maddi şeylerde kendinden üstte olanları dikkate aldıkları için, boş harcamalara, şanlarına ve durumlarına uygun olmayan masraflara katlandıkları için bakarsın bir ömür boyu borç ve harçla geçiniyorlar ve bunun ıstırap ve stresiyle yaşıyorlar, ki bunlar da eğer ihtiyaçları ve durumlarının üstünde olan şeyler olursa israf sayılır.

 

Onun için Hz. Emir-ül Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Üç haslet bir insanda bulunmadığı zaman, imanın hakikatini tadamaz: Dinde derin bilgi sahibi olmak, musibet ve zorluklara sabretmek ve geçim masraflarında iyi ölçülü olabilmek."           

                                                                                                     (Sefinet-ül Bihar, c.2, s.135)

 

İmam Sadık (a.s) da şöyle buyurmaktadır: "Geçiminde iktisatlı davranan bir kimsenin fakir olmayacağına ben kefilim."                                                                

                                                                                                                         (Vesail-üş Şia)

 

Yine şöyle buyuruyor: "Kendisine dünyadan kısmet olan şeye razı olan kimse, üzüntüden eziyet ve sıkıntıdan kurtulur."

                                                                                                 (Sefinet-ül Bihar, c.2, s.425)

 

İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: "Kurtarıcı olan üç şeydir: Gizli ve aşikarda Allah'tan korkmak, zenginlikte ve fakirlikte iktisatlı davranmak, orta ayarlı olmak, hoşnutluk ve gazapta adaletli konuşmak."

                                                                                                       (Sefinet-ül Bihar, c.1, s.34)

 

Öte yandan zamanın ve şartların da, israf olup olmama konusunda etkisi olabilir. Mesela normal bir zamanda ve belli şartlarda kullanılması tabii olan ve israf sayılmayan bir şey, mesela kıtlık zamanında, toplum deprem, savaş gibi şeylerle mahrum kaldığı bir sırada israf sayılabilir.

 

İmam Sadık (a.s)'ın hizmetçisinden şöyle nakledilmiştir:  "Medine'de pahalılık olan bir sırada, İmam (a.s) bana ne kadar yiyeceğimiz (buğday, arpa) var?" diye sordu.  Ben de "Birkaç ay masrafımıza yetecek kadar mevcuttur." dedim. İmam (a.s) hepsini pazara çıkarıp satmamı emretti; ben de Medine'de buğday ve arpa bulunmuyor dedim. İmam (a.s) "Sen sat" buyurdu. Satıp dönünce de şöyle tenbih etti: "Bundan sonra  ihtiyacını günlük olarak temin edersin..."                                          

                                                                                                                           (Furu-ül Kafi)

 

Bazı cahiller İmam Zeyn-ül Abidin (a.s) İmam Sadık (a.s) ve İmam Rıza (a.s)'a itiraz ederek, "Ceddiniz Peygamber (s.a.a) ve Hz. Ali (a.s) böyle yapmadığı halde siz neden güzel elbise giyiyorsunuz?" diye itiraz ettiklerinde şöyle cevap veriyorlardı: "Resulullah'ın zamanında çoğu insanlara fakirlik hakim idi ve ceddimiz de o zamana uygun elbiseleri giyiyordu. Fakat bizim zamanımızda durum değişmiş ve insanların durumu iyileşmiştir. O zamanın ki gibi giyinirsek bizi aşağılarlar."

                                                                                                 (Günahan-ı Kebire, c.2, s.110)

 

Bir başka hadiste İmam Sadık (a.s) bu soruyu sorana "Yakına gel, buyurdu ve üzerine giydiği elbiseyi açarak, içten giydiği eski ve haşin elbiseyi gösterdi ve şöyle buyurdu: "İçten giydiğim şu elbiseyi Allah'a tevazu için giymişim; üstten giydiğimi ise sen ve benzerin için giymişimdir."

                                                                                                 (Günahan-ı Kebire, c.2, s.110)

 

Kısacası bazı masrafların israf olup olmaması adamına, zamanına ve mekanına göre değişebilir. Ancak daima israf sayılan şey, insanın boşuna bir malını  ve sahip olduğu faydalı bir şeyi kendisi ve başka birisi yararlanabileceği halde zay ve telef etmesidir. Hatta az bir miktar olsa dahi.

 

Mesela İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "İktisatlı davranmak Allah'ın (Azze ve Celle) sevdiği ve israf etmek Allah'ın buğz ettiği bir şeydir.  Hatta bir işe yarayacak olan bir çekirdeği  atmak veya içtiğin suyun kalan miktarını dökmek dahi olsa, bu israftır ve Allah'ın sevmediği bir şeydir."

                                                                                                    (Bihar-ül Envar, c.71, s.346)

 

İmam Sadık (a.s) yarı yenmiş bir şeyin evinden dışarı atıldığını görünce gazap etmiş ve şöyle buyurmuştu: "Nedir bu yaptığınız? Eğer siz doymuşsanız, halkın bir çoğu doymamıştır; ihtiyacı olanlara verin; neden israf ediyorsunuz?!"

                                                                                                 (Günahan-ı Kebire, c.2, s.111)

 

Bir başka rivayette şöyle nakledilmiştir: "İmam Bakır (a.s) bir gün hacet gidermek için helaya girerken yolda bir ekmek kırıntısı görünce, onu alıp hizmetçisine verdi ve bunu tut buyurdu. Heladan dönünce ekmeği istedi. Adam ben ekmeği temizleyip yedim dedi. İmam (a.s) o halde sen Allah yolunda azatsın buyurdu. Başkaları "Bu adam azatlığı hak edecek bir şey yapmadı ki!" deyince şöyle buyurdu: "O, ekmek nimetine saygılı davrandığı ve onu yediği için cenneti hak etmiş oldu. O yüzden cenneti hak eden birisinin benim kölem ve hizmetçim olmasına gönlüm razı olmadı."  

                                                                                                (Günahan-ı Kebire, c.2, S.111) 

 

Hatırlanması gereken bir husus ise, hayır ve şerlerde israfın söz konusu olmamasıdır. Eğer bir insan gösteriş için değil sadece Allah rızası için, ne kadar hayır hasenatta bulunursa israf sayılmaz;  elbette kendisi ve ailesini mağdur bırakmayacak şartıyla.

 

Bu konuda Resul-i Ekrem (s.a.a)'in şu hadisiyle yetiniyoruz: Buyudu: "İsrafta hayır ve  hayırda israf yoktur." 

                                                                                                    (Bihar-ül Envar, c.77, s.169)

                       

Son olarak önemli bir noktaya ve israfın bütün boyutlarını içeren ve hepimiz için bir ders olması gereken bir hadisi aktararak bu konuya son vermek istiyoruz.

O nokta şudur ki telef edilen şey ne kadar büyük olursa, sorumluluğu da o kadar büyük ve ağırdır. Bu yüzden insanın sahip olduğu en büyük nimet ömür ve hayat nimeti olduğu için bu nimetin kadrini bilmeden, onu kolayca boşuna kaybetmek veya Allah korusun onu Allah'ın razı olmadığı şeylerde harcamak, en büyük israf olsa gerek. Allah hepimizi günahlardan korusun; verdiği nimetin, özellikle ömür nimetinin kadrini bilip ondan en iyi şekilde yararlanmayı nasip etsin. Son olarak yukarıda vaat ettiğim hadisi aktarmak istiyorum:

 

Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü adım adımdan açtırılmadan şu dört şey sorulur insana: Ömrünü nerede geçirdiğinden, gençliğini nerede sarf ettiğinden; malını nerede kazanıp nerede harcadığından ve Biz Ehlibeyt'in sevgisinden."

                                                                                                                (Tuhef-ul Ukul, s.56)

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM