KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Ku`ran-ı Kerim                                                                                               Kur`an-ı Kerim

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                                                Başlangıç Sayfası Yapın
 

Menüye git                                                                                                                                                                                                                                         

D- Oraya Çıkmasına Kur’an’ın Sebep Olduğu İlimler

Hiç şüphesiz bugün müslümanlar arasında yaygın olup öğrenimi yapılan dini ilimlerin kuruluş tarih, Peygamber (s.a.a) bi’setine, ve Şer’i ve ilahi bilgileri beraberinde bulunduran Kur’an’ın nüzulüne kadar ulaşır.

Bu ilimler, Hicri ilk asrın evvelinde, Hadis’lerin toplanıp yazılması konusuna Hilâfet makamı tarafından getirilen yasak yüzünden Sahâbe Tabiin arasında düzensiz olarak gelişmekteydi. Sayıları çok az olan bir grup, Fıkıh, Tefsir ve Hadis konularında özet olarak bazı şeyler yazmışlardı. Halkın çoğunluğu ezberleme yoluyla tahsillerini sürdürerek, bu bilgileri sineden sineye aktarmışlardı.

Hicri ikini asrın başından itibaren sözkonusu yasağın kaldırılması üzerine müslümanlar önce Hadis yazmaya ve arkasından da diğer ilimlerle ilgili konuları yazmaya, onları telif ve tesnife başladılar. Böylece Hadis İlmi, Ricâl İlmi, Dirâyet, Usul-u Fıkıh, fıkıh ve Kelam gibi ilim dalları ortaya çıktı.

Hatta felsefe bile, Yunanca’dan Arapça’ya tercüme edilmek suretiyle İslâm Dünyası’na girdi ve bir süre Yunanca’daki haliyle halkın arasında dolaştıysa da, daha sonra çevrenin düşünce tarzına ayak uydurmaya mahkum oldu. Hem muhteva ve hem de şekil açısından değişikliğe uğradı. Eğer bu tür muhteva ve biçin değişikliği olmasaydı, bu gün müslümanların elinde dolaşan felsefede ilahiyatla ilgili meselelerde burhan ve delilleri Kur’an ve Hadisten çıkarılmayan bir mesele kalmazdı.

Bu sözü, Arap Edebiyatıyla ilgili ilimler için de söyleyebiliriz. Çünkü Sarf, Nahv, Meâni, Beyân, Bedi’, Luğat, Fıkh’ul-Luğat ve İştikâk gibi ilimlerin mevzu alanı, genelde Arap dilinin tümüyse de bu ilimlerin ilke ve kanunlarını bulmak için halkı araştırmaya sevk eden etken, Allah tarafından gönderilen o yüce Kitab’tır. Kur’an-ı Kerim, halkı, kendi tatlı beyanına ve güzel üslubuna çekmiştir. Bu Kitab’taki cümle yapılarını, cümlelerin bileşimi, kelimelerin anlamını, ifadedeki fesâhat ve belagatı, kelimelerle ilgili diğer zarif noktaları anlamak için; halk bunları ve Arapça’daki benzerlerini içeren ortak kanunlar bulmaya mecbur kalmıştır. Bunun için yaptıkları araştırmalarda Sarf, Nahv ve Luğat ilimleriyle Belâgat’ın üç kolu (meâni, beyân ve Bedii) tedvin ve tanzim edildi.

Sahabe’nin müfessirlerinden olan İbn-i Abbas’ın, ayetlerin manasını Arapça şiirlerden örnekler göstererek açıkladığı rivâyet edilir. Bu yüzden Arapça şiirlerin toplanıp ezberlenmesini tavsiye ederek şöyle diyordu: “Şiir, Arapça’nın divanıdır.” Bu dikkatler üzerine Arapça nesir ve şiirler üzerine çalışmalar yapılarak derlemeler hazırlandı. Bu çalışmalar o dereceye ulaştı ki, meşhur bilginlerden Halil b. Ahmed Basri luğat alanında El-Ayn adlı eseri yazdı ve şiirlerin vezinlerini tanıtmak için de Aruz İlmi’ni ortaya koydu. Daha sonra gelenler bu dallarda eserler verdiler. İslâm’da tarih ilmi de Hadis ilminden kaynaklanır. Başlangıçta Enbiyâ ve ümmetlerin kıssalarıyla Peygamber-i Ekrem (s.a.a) in hayatından başlandı. Daha sonra Tarihi şekline dönüştü. Bu arada Taberi, Mes’udi, Ya’kubi ve Vâkidi gibi meşhur müverrihler yetişerek kitaplar yazdılar.

Müslümanların tabiat, matematik ve diğer akli ilimlerle uğraşılarının başlangıçta nakil ve tercüme şeklinde olmasıyla birlikte, daha sonra inisyatifi ele geçerin müslümanlar arasında bağımsız bir hale gelmiştir. Buna da Kur’an-ı Kerim’in müslümanların ruhuna üflediği kültürel kıvılcımın sebep olduğu cüretle söylenebilir.

Başlangıçta, o dönem Arap milleti arasında yerleşik bulunan Hilâfet makamının eliyle, muhtelif akli ilimler Yunanca, Süryanice ve Hindce gibi dillerden Arapça’ya tercüme ettirildi. Daha sonra değişik bölgelerden olan bütün dünya Müslümanlarının eline geçti. Gün geçtikçe araştırmalar genişletildi, konuların incelikleri üzerinde duruldu ve ilimler sağlam bir sisteme bağlandı.

Hicretten ve rihletten hemen sonra geniş toprakları nüfuzu altına alan ve oralarda hükmeden büyük İslâm Medeniyeti, bu gün yeryüzünde yaşamakta olan bir milyar civarındaki insanı İslâm adıyla muhafaza etmektedir. Bu durum, Kur’an-ı Kerim’in açık eserlerinden biridir. -Her ne kadar biz Şia olarak bu medeniyetin işlerini yürüten Halifeler ve diğer Padişahlara, kanunların uygulanması ve dinin hakikatlerinin aydınlığa kavuşturulması konusunda titiz olmayıp müsamahakar davrandıkları için eleştirmekteysek de, aynı zamanda İslâm’ın ışığı dünyaya ne kadar yayıldıysa hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim’dendi- Dünyadaki önemli hadiseler silsilesinin bir halkası olan bu ilmi hareket, sonraki halkalar üzerine de olumlu tesirlerde bulunacaktır. Bu yüzden dünya kültürünün gelişip yayılması ve bu gün meydana gelen köklü ilmi gelişmelerin ön hazırlıkları ve sebeplerinden biri de yine Kur’an-ı Kerim’dir.

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM