1- Öğüt vermeye
ölüm, zenginliğe takva, meşgul etmeye ibâdet, sığınak olmaya
kıyamet ve karşılık vermeye Allah yeterlidir.
2- İki hasletten
daha üstün bir iyilik yoktur: Allah’a iman etmek ve Allah’ın
kullarına yararlı olmak. İki hasletten ise daha kötü bir
haslet yoktur: Allah’a şirk koşmak ve Allah’ın kullarına
zarar vermek.
3- Bir adam
Resulullah’a:
"Bana bir tavsiyede bulun ki, Allah onu bana yararlı
kılsın." dedi.
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih şöyle
buyurdu:
"Ölümü çok hatırla;
çünkü seni dünyadan koparır. (Dünya sevgisini kalbinden
çıkarır.) Daima şükret; çünkü şükür, nimeti çoğaltır. Çok
dua et; çünkü duanın ne zaman kabul olacağını bilmiyorsun.
Zulmetmekten kaçın; çünkü Allah-u Teâla zulme uğrayan
kimseye yardım edeceğini takdir etmiş ve
şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar, azgınlığınız ancak
kendi zararınızadır." Hile
yapmaktan kaçın; çünkü Allah-u Teâla: "Kötü hile, ancak
sahibinindir." (neticesi
ona döner) diye takdir etmiştir.
4- Pek yakın zamanda
hükümdarlığa ihtiras gösterirsiniz; fakat çok geçmeksizin
yakınmanıza ve pişmanlık duymanıza sebep olur. Süt vermesi
ne güzel, ama sütten alması ise ne kötüdür! (Yani başlangıcı
güzel fakat sonucu kötüdür; çünkü vebal ve şerri kalır, ama
kendisi zail olup gider.)
5- Yönetimlerini bir
kadının eline veren toplum hiçbir zaman kurtuluşa eremez.
6- "Hangi arkadaş
daha üstündür?" diye
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih’e
sorulunca şöyle buyurdu: "Allah’ı hatırladığında sana
yardım eden, Allah’ı unuttuğunda ise sana hatırlatan
kimsedir." "Halkın en kötüsü kimlerdir?" diye
sorduklarında Resulullah:
"Fesada bulaşan âlimlerdir." buyurdu.
7- Rabbim dokuz şeyi
bana tavsiye etmiştir: "Gizlide ve açıkta ihlaslı olmayı,
hem rıza (neşe) ve hem de gazap (öfke) halinde adaletli
davranmayı, fakirlik ve zenginlikte iktisatlı olmayı, bana
zulüm yapanı affetmeyi, bana bir şey vermeyene ihsanda
bulunmayı, benimle ilişkisini kesenle ilişki kurmayı,
susmamın tefekkür, konuşmamın zikir ve bakışımın da ibret
olmasını.
8- İlmi yazarak
bağlayın (koruyun).
9- Bir kavmi
fâsıklar yönettiğinde, alçaklar öncü olduğunda ve fâsık
kimseye saygı gösterildiğinde, belanın inmesi beklenmelidir.
10- Sur’atli yürümek
mümin’in değerini giderir.
11- Bazen malı
çalınan kimse, suçsuz kimselere o kadar ithamda bulunur ki,
suçu hırsızın suçundan büyük olur.
12- Allah-u Teâla
ilahî hakları ödemede cömert olan kimseyi sever.
13- İyileriniz
yöneticileriniz, zenginleriniz cömertleriniz olur ve
işleriniz istişareyle yürütülürse yerin üstü (yaşamak) sizin
için yerin altından (ölümden) daha hayırlıdır. Ama
kötüleriniz amir, zenginleriniz cimri ve işleriniz
kadınlarınızın elinde olursa o zaman yerin altı (ölüm) sizin
için yerin üstünden (yaşamaktan) daha hayırlıdır.
14- Kim şu üç şeye
sahip olarak akşamlayıp sabahlarsa, dünya nimeti onun
hakkında tamamlanmış olur: Beden sıhhati, düşmanların
şerrinden güvencede olma ve gece ile gündüzüne yetecek azık.
Dördüncü bir şeye de sahip olursa hem dünya, hem de âhiret
nimeti ona tamamlanmış olur; o da imandır.
15- Zayıf düşen
büyüğe, fakirleşen zengine ve cahillerin elinde kalan âlime
acıyın.
16- İnsanların çoğu
iki haslet hususunda fitneye düşer (denenir): Sıhhat ve boş
vakit.
17- Kalpler,
kendisine iyilik edeni sevmek ve kötülükte bulunana
buğzetmek üzere yaratılmışlardır.
18- Biz
peygamberler, insanlarla akıl seviyelerine göre konuşmakla
görevlendirildik.
19- Kendi yükünü
halkın üzerine atan kimse, mel’undur. (Allah’ın rahmetinden
uzaktır.)
20- İbadet yedi
kısımdır; en faziletlisi helâl (rızık) peşinde olmaktır.
21- Allah’a ne cebir
üzere itaat edilir ve ne de mağlup bırakılarak isyan edilir
(günah işlenir). Allah kulları kendi başına da
bırakmamıştır. O, kullarını muktedir kıldığı her şeye
kadirdir ve onlara verdiği her şeye de maliktir. Allah’ın
emirlerine itaat ederlerse, onlar için bir mani ve engel
yoktur. Ama günah işlerlerse, Allah-u Teâla onları
engellemeye kadirdir. Ancak gücü olduğu halde diğerinin bir
iş yapmasına engel olmayan, o işi yapanı yaptığı işe
zorlamış sayılmaz.
22-
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih, oğlu
İbrahim’e can
verdiği sırada şöyle buyurdular: "Ey
İbrahim, eğer
gidenler geride kalanların öncüleri olmasaydılar ve
sonrakiler de öncekilere ulaşmasalardı, sana çok üzülürdük."
Sonra Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih’in mübarek gözleri yaşlandı
ve şöyle buyurdu: "Göz yaşarır ve kalp acır, fakat biz
Allah’ın rızası dışında, hiçbir söz söylemeyiz. Ey
İbrahim, biz senin
için üzgünüz."
23- Güzellik
dildedir.
24- (Halk ilmin
değerini bilmezlerse) İlim halktan alınmaz, alimler
alınır. Alim kalmadığında ise halk, cahilleri kendilerine
önder seçer ve dinî hükümleri onlardan sorar. Onlar da
bilmeden fetva verirler, böylece hem kendileri sapar,
hem de başkalarını saptırırlar.
25- Ümmetimin en
faziletli cihadı, kurtuluşu beklemesidir.
26- Biz
Ehl-i Beyt’in
yiğitliği, bize zulmedeni affetmek ve bizi mahrum bırakana
bağışta bulunmaktır.
27- Benim nazarımda,
ümmetimden en fazla imrenilmesi gereken veliler, (dünya
açısından) hafif yüklü, namazdan nasibi olan, Rabbine
yalnızken güzel ibadet eden, halkın arasında tanınmayan,
ancak kendine yetecek kadar rızkı olan, bu duruma ömrünün
sonuna kadar sabreden, mirası ve ağlayanı az olandır.
28- Müminin çektiği
her eziyet, dert, üzüntü ve hatta duyduğu sıkıntı bile
yaptığı günahlarına keffaret sayılır.
29- Kim her
istediğini yer, istediğini giyer ve istediği işi yaparsa,
bunlardan vazgeçmeyene kadar Allah ona (rahmet gözüyle)
bakmaz.
30- Mümin bir başak
gibidir; bazen eğilir, bazen düzelir. Ama kâfir, selvi ağacı
gibi daima diktir; sağa sola eğilip bükülmez.
31-
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih’e: "Kim dünyada herkesten
daha çok çetin imtihanlara tabi tutulur?" diye sorulunca
şöyle buyurdu: "Peygamberler, daha sonra derecelerine göre
(peygamberlere) en çok benzeyenler. Mümin, imanı ve amelinin
güzelliği miktarınca zorluklarla karşılaşır. İmanı kâmil,
ameli de güzel olanın imtihanı zor; imanı zayıf, ameli az
olanın imtihanı ise az olur."
32- Eğer Allah
katında dünyanın, bir sineğin kanadı miktarınca değeri
olsaydı, Allah ondan kâfire ve münafığa bir şey vermezdi.
33- Dünya elden ele
dolaşır; yararına olan şey, güçsüz olsan da sana
ulaşacaktır; zararına olan şeyin ulaşmasını ise gücünle
önleyemezsin. Kim elinden çıkan şeyden ümidini keserse,
vücudu rahatlar. Kim Allah’ın taksim ettiği şeye razı olursa
sevinir.
34- Allah’a andolsun
ki, sizi cehenneme yaklaştıran her ameli bildirip sizi ondan
nehyettim ve sizi cennete yaklaştıran her ameli de söyleyip
size onu emrettim. Ruh-ul
Emin (Cebrail) kalbime, hiçbir kimsenin rızkını
tamamıyla almadan ölmeyeceğini ilham etti. Öyleyse rızık
toplamada güzel davranın. Rızkın gecikmesi, sizi Allah
katında olanı haram yoldan aramaya mecbur kılmasın. Çünkü
Allah katında olan, ancak O’na itaat etmekle elde edilir.
35- İki sesi Allah
sevmez: Musibete uğradığında feryat etmeyi ve nimete
kavuştuğunda saz çalmayı.
36- Allah’ın,
kullarından hoşnutluğunun nişanesi, fiyatların düşük,
hükümdarın ise adaletli olmasıdır. Allah’ın, onlara gazap
etmesinin nişanesi ise, hükümdarın adaletsiz, fiyatların ise
yüksek olmasıdır.
37- Kimde şu dört
haslet olursa, Allah’ın en büyük nurunda yer alır:
Allah’ın birliğine ve benim risaletime şehadet etmeği
kendine siper kılmak; bir musibetle karşılaşınca "İnna
lillah ve inna ileyhi raciun" (Şüphesiz biz Allah’tan
gelmişiz ve O’na dönücüleriz) demek; bir hayır ulaştığında
"Elhamd-u lillah" ve bir günah işlediğinde ise
"Esteğfirullahe ve etubu ileyh" (Allah’tan mağfiret
diler ve O’na dönerim) demek.
38- Şu dört şey kime
verilirse, dört nimetten mahrum kalmaz: Kendisine mağfiret
dilemek (hasleti) verilen, bağışlanmaktan mahrum kalmaz.
Şükretmek (hasleti) verilen, nimetin çoğalmasından mahrum
olmaz. Tövbe etmek (hasleti) verilen, tövbesinin kabul
olunmasından mahrum olmaz ve dua etmek (hali) verilen de
icabet edilmekten mahrum olmaz.
39- İlim bir
hazinedir; anahtarı sormaktır. Allah size rahmet etsin,
sorun; çünkü sormakla dört kimse mükâfat alır: Soran, cevap
veren, dinleyen ve onları seven.
40- Alimlere sorun;
hekimlerle konuşun ve fakirlerle oturun.
41- İlmin fazileti,
bana, ibadetin faziletinden daha çok sevimlidir. Dininizin
en üstün ameli ise, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmaktır.
42- Kim halka
bilmeden fetva verirse, göğün ve yerin melekleri ona lanet
eder.
43- Büyük belanın,
büyük de mükâfatı vardır. Allah bir kulu sevdiğinde onu
belayla karşılaştırır. Kim belaya razı olursa, Allah ondan
razı olur. Kim de belaya razı olmazsa, Allah ondan razı
olmaz.
44- Bir adam gelip:
"Ya Resulallah,
bana nasihat et." dediğinde
Resulullah şöyle
buyurdu: Sana işkence yapsalar, ateşte yaksalar da Allah’a
şirk koşma. Kalbin iman ile mutmain olursa (takıyye ile bir
söz söylersen) o başka. Anne ve babanın emrine itaat et;
gerek hayatta ve gerekse öldüklerinde onlara iyilikte bulun.
Eğer eşinden, malından el çek derlerse bunu yap. Çünkü
öyle yapmak imandandır. Farz namazı kasıtlı terketme; çünkü
farz namazı kasıtlı terkeden, Allah’ın kefaletinden
(emanından) çıkar. Şarap ve sarhoş edici her şeyden kaçın;
çünkü bunlar her kötülüğün anahtarıdır.
45- Benî Temîm kabilesinden olan
Ebu Ümeyye isminde
bir kişi, Peygamber’in
huzuruna gelip: "Ya
Muhammed, halkı neye davet ediyorsun?" dedi.
Resulullah şöyle
buyurdu: Ben ve bana uyanlar, basiret üzere halkı Allah’a
davet ediyoruz. Bir
zarara uğrayıp kendisini çağırdığın vakit o zararı senden
gideren, gam ve üzüntü içerisinde olup yardım istediğin
vakit sana yardımda bulunan, yoksul olup da zengin olmayı
istediğinde seni müstağni (ihtiyaçsız) kılan birisine
(Allah’a) davet ediyoruz. O adam: "Ya
Muhammed, bana bir
öğüt ver." dedi.
Peygamber: "Sinirlenme" buyurdu. "Yine nasihat
et." dedi. Resulullah:
"Kendin için sevdiğin şeyi halk için de sev." buyurdu.
"Yine nasihat et." dedi.
Resulullah: "Halka
sövme; çünkü onlar sana düşman kesilir." buyurdu. "Yine
nasihat et." dedi.
Resulullah "İyilik ve ihsan ehli olana iyilikte
bulunmayı terketme." buyurdu. "Biraz daha fazla nasihat
et." dedi. Resulullah
buyurdu ki: "Sen halkı sev, onlar da seni sevsinler.
Kardeşini açık yüzle karşıla ve tahammülsüz olma. Çünkü
tahammülsüzlük seni dünya ve ahiretten alı koyar. Ayak
bileğinin yarısını örtecek bir şekilde izar giy. Uzun izar
ve uzun gömlek giymekten sakın. Çünkü bunların uzun olması
tekebbürdendir. Allah-u Teâla da tekebbürü sevmez.
46- Allah zina eden (herkesi ve özellikle
zinakâr) ihtiyarı, zulüm eden zengini, tekebbür eden fakiri
ve ısrar eden yoksul dilenciyi sevmez. Allah, minnet ederek
bağışta bulunanın sevabını yok eder; kibirli, küstah ve
yalan konuşana da gazap eder.
47- Kendisini fakir
gösteren kimse, fakirleşir.
48- Halkla
geçinebilmek imanın yarısıdır. Onlara yumuşak davranmak da
(müsamaha etmek de) maişet ve geçimin yarısıdır.
49- Allah’a iman
ettikten sonra en üstün akıl, bir hakkı terk etmeden, halkla
geçinebilmektir. Sakalın hafif olması kişinin
saadetindendir.
50- Putlara tapmanın
dışında, halkla cedelleşmekten men edildiğim kadar hiçbir
şeyden men edilmedim.
51- Müslüman
kardeşine sahtekârlık yapan, ona zarar veren ve ona hile
yapan bizden değildir.
52-
Resul-i Ekrem
salla’llahu aleyhi ve alih (Mina’daki) 'Hiyf' camiinde
ayağa kalkıp şöyle buyurdu: Allah-u Teâla, sözümü duyup
hıfzeden ve onu duymayanlara ulaştıran kulu sevindirsin.
Nice fakih vardır ki ilmi, kendisinden daha fakih olan
kimseye ulaştırır. Nice fakih de vardır ki fıkhı, fakih
olmayan kimseye ulaştırır. Üç şeyde Müslümanın kalbi hıyanet
etmez: Ameli Allah için halis kılmakta, Müslümanların
önderlerine hayrı istemekte ve onların cemaâtından
kopmamakta. Müminler birbirlerinin kardeşleridir ve kanları
eşittir; düşmanlar karşısında bir el gibidirler. Onlardan
en küçük bir ferdin, düşmanlardan birine verdiği aman
onların hepsini bağlar.
53- Bir Müslüman,
zimmî (gayr-i müslim) birisiyle muâmele yaptığı zaman şöyle
demelidir: "Allah’ım, ona karşı bana hayır ver." Bir
Müslüman ile muamele yaptığında da: "Allah’ım, bana da hayır
ver, ona da." demelidir.
54- Allah Teâla
hayır söyleyip faydalanan veya kötü sözler söylemektense
susup salim kalan kula rahmet eylesin.
55- Üç şey kimde
olursa, imanın (bütün) hasletlerini tamamlar: Hoşnut olunca,
hoşnutluğu onu batıl işlere sürüklemez. Sinirlenince,
siniri onu haktan dışarı çıkarmaz. Kudret sahibi olunca
hakkından fazla bir şey istemez.
56- Haksızlıkla bir
makama ulaşan kimse, haddini aşmış sayılır.
57- Namazda Kur'ân
okumak, namazın dışında Kur'ân okumaktan daha faziletlidir.
Allah’ı anmak sadakadan, sadaka da oruçtan faziletlidir;
oruç ise (Allah katında) sevabı olan bir iştir. Daha sonra
şöyle buyurdu: Amelle birlikte olmayan sözün, doğru niyetle
olmayan söz ve amelin, sünnete uymaksızın söz, amel ve
niyetin faydası yoktur.
58- Sabırlı ve
temkinli davranmak Allah’tan; acele etmek ise şeytandandır.
59- Kim cahillerle
münakaşa yapmak, alimlere karşı övünmek veya ona saygı
göstersinler diye halkı kendisine yöneltmek için ilim tahsil
ederse, yerini ateşte hazırlamalıdır. Riyaset ancak Allah’a
ve ehline (bu makama layık olanlara) yakışır. Kim Allah’ın
kendisi için tayin etmediği bir makama oturursa, Allah ona
gazap eder. Kim halkı kendine davet eder ve haksız yere
riyaset iddiasında bulunursa, bu dediği sözden dönüp iddia
ettiği şeyden tövbe edinceye kadar Allah ona rahmet gözüyle
bakmaz.
60-
Meryem oğlu İsa havarilerine şöyle buyurdu:
"Kendinizi Allah’a sevdirin ve O’na yaklaşın." "Ey
Ruhullah, hangi
vesile ile kendimizi O’na sevdirelim ve O’na yaklaşalım?"
dediler. Hz. İsa
aleyhi’s-selam: "Günah işleyenleri sevmeyerek ve onlara
buğzederek Allah’ın rızasını elde ediniz." buyurdu. "Ey
Ruhullah, kiminle
oturalım?" dediklerinde
Hz. İsa
aleyhi’s-selam: "Görüşmesi size Allah’ı hatırlatan,
konuşması bilginizi artıran ve ameli sizi ahirete
meyillendiren kimseyle oturun." buyurdu.
61- Bana benzemekten
en çok uzak olanınız, cimri, ağzı bozuk ve çirkin söz
söyleyen kimsedir.
62- Kötü ahlaklılık,
uğursuzluktur.
63- Ne söylediğine
ve hakkında söylenene önem vermeyen birini görürseniz
(bilin ki) o, ya veled-üz zina veya şeytandır.
64- Allah-u Teâla
cenneti, çirkin söz söyleyen, ağzı bozuk, söylediğine ve
hakkında söylenilene önem vermeyen hayâsız kimselere haram
kılmıştır. Eğer böyle bir adamın soyunu araştırsan, onun
ya veled-üz zina, ya da şeytan karışımından olduğunu
görürsün.
Resulullah’a:
"İnsanların içerisinde şeytan var mı?" diye sorulunca
şöyle buyurdu: "Evet vardır; Allah-u Teâla’nın (Şeytan’a):
"Malda, evlatta onlara ortak ol." diye buyurduğunu
Kur’an’da okumamış mısın?
65- Kime yararın
dokunursa, sana yararı dokunur. Kim zamanın hadiselerine
karşı sabır gücü hazırlamazsa âciz kalır. Kim insanları
kınarsa insanlar da onu kınar. Ama kim onları kendi haline
bırakırsa, onlar onu kendi haline bırakmaz. Bir adam: "Ya
Resulallah, öyleyse
ne yapalım?" dediğinde "Haysiyetinden ve malından
yoksulluk günün için onlara ödünç ver." buyurdular.
66- Dünya ve
ahiretin en iyi ahlakını size bildireyim mi? İlişkisini
kesenle ilişki kurmanız, sizi mahrum bırakana bağışta
bulunmanız ve size zulmedeni affetmeniz.
67- Bir gün
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih yola çıkıp giderken,
kuvvetlerini sınamak için taş fırlatan bir grupla karşılaşıp
şöyle buyurdu: "Sizin en kuvvetliniz, sinirlendiğinde
kendisine hakim olan, en güçlünüz de güçlü olmasına rağmen
affeden kimsedir."
68-
Resulullah buyurdu
ki: Allah-u Teâla şöyle buyurmuştur: "Bu dini kendim için
beğenmişim. Onu cömertlik ve güzel ahlaktan başka bir şey
doğrultmaz. Onu taşıdığınız müddetçe bu iki huyla ona
ikramda bulunun."
69- İmanı en üstün
olanınız, en güzel ahlaklı olanınızdır.
70- Güzel ahlak
insanı, gündüzleri oruç tutmakla, geceleri namaz kılmakla
geçiren kimsenin makamına ulaştırır. "Kula verilen en
üstün şey nedir?" denildiğinde
Resulullah "Güzel
ahlaktır." diye buyurdu.
71- Güzel ahlak,
dostluğu sağlamlaştırır.
72- Güler yüzlülük
kini giderir.
73- En iyileriniz,
halka (kolayca) ısınabilen, güzel ahlak sahibi olan
kimselerdir.
74- Eller üç
kısımdır: Alan el, veren el ve tutan el. Bunların en iyisi
ise veren eldir.
75- Hayâ iki
kısımdır: Akıldan kaynaklanan hayâ ve ahmaklıktan
kaynaklanan hayâ. Akıl hayâsı ilmin nişanesidir; ahmaklık
hayâsı ise cehaletin alametidir. (Örneğin çirkin iş
yapmaktan hayâ etmek akıldandır; sorup öğrenmekten utanmak
ise ahmaklıktandır.)
76- Hayâ örtüsünü
atan kimsenin gıybeti haram değildir.
77- Allah’a ve
kıyamet gününe inanan bir kimse, verdiği sözü yerine
getirmelidir.
78- Emanettarlık
rızkı çoğaltır; hıyanet ise fakirlik getirir.
79- Evladın anne ve
babaya sevgiyle bakışı, ibadettir.
80- Belaların en
çetini şunlardır: İnsanın savunma kudreti olmaksızın
götürülüp boynunun vurulması, düşmanın elinde esir kalması
ve bir kimseyi hanımıyla bir arada görmesidir.
81- İlim, müminin
dostu; hilim, yardımcısı; akıl, kılavuzu; sabır, ordusunun
komutanı; mudara (halkla iyi geçinmek) babası; iyilik
kardeşi; nesebi, Hz.
Adem; aile
üstünlüğü, takvası; mertliği de malını ıslah etmesidir.
82- Bir adam
Resul-i Ekrem’in
huzuruna, yemesi için süt ve bal getirdiğinde Resulullah
şöyle buyurdu: İki içilecek şeydir; ikisinden birine kanaat
etmek mümkündür. Ben her ikisini (birlikte) içmiyorum,
içilmesini de haram kılmıyorum; fakat Allah için tevazu
ediyorum. Allah için tevazu eden kimseyi Allah yüceltir.
Tekebbür eden kimseyi Allah aşağı düşürür. Yaşantısında
iktisatlı olan (ne cimri, ne savurgan olan) kimseyi Allah
rızıklandırır. Ölçüsüz ve savurgan kimseyi mahrum bırakır.
O’nu çok anan kimseyi de mükâfatlandırır.
83- Yarın kıyamet
gününde bana en yakın olanınız, herkesten daha çok doğru
konuşan, emaneti yerine ulaştıran, verdiği sözü yerine
getiren, ahlakı güzel olan ve halka en yakın olanınızdır.
84- Fısk-u fücur
yapan bir adam övüldüğünde, Allah’ın arşı sarsılır ve Allah
Teâla gazap eder.
85- Adamın birisi,
Resulullah’a:
"İler görüşlülük ve sağlam iş yapmak nedir?" dediğinde
cevaben: "Görüş sahibi birisiyle istişare edip görüşüne
uymandır" buyurdu.
86- Bir gün
Resulullah halka
"Ey insanlar, sizce çocuksuz kimdir?" diye sorduğunda:
"Geride bir çocuk bırakmadan ölen kimsedir." dediler.
Resulullah: "Hayır,
gerçek çocuksuz her ne kadar kendisinden sonra kalan
çocukları çok olsa bile, çocuklarından kendi hayatında öleni
olmadığı için bu yüzden Allah nezdinde bir sevap ummadan
kimsedir." buyurdu.
Resulullah daha sonra: "Sizce fakir kimdir?"
sorduğunda, "Malı olmayan kimsedir." dediler. "Hayır,
dedi, gerçek fakir, kendisinden sonra fazla servet bıraksa
bile Allah katında değeri olan bir şey göndermeyen
kimsedir". Daha sonra
Resulullah: "Pehlivan kimdir" diye soruduğunda,
"Sırtı yere getirilemeyen çok kuvvetli kimsedir"
dediler. "Hayır" dedi, gerçek pehlivan hiddetlenip
öfkelenmesi ve kanının kaynaması için şeytanın kalbini
hırpalamasına rağmen, Allah’ı anarak, hilmiyle öfkesini
yenen kimsedir."
87- Bilgisi olmadan
bir iş yapan kimsenin bozduğu, düzelttiğinden çok olur.
88- Camide namazı
beklemek için oturmak, bir hadese (abdesti bozan şeylere)
duçar olmadığı müddetçe ibadettir. "Ya
Resul-lullah, hades
nedir?" diye sorduklarında "Gıybet etmektir."
buyurdular.
89- Oruç tutan
yatağında uyusa bile, bir Müslümanın gıybetini etmediği
müddetçe ibadet etmektedir.
90- Bir kötülüğü
yayan, o kötülüğü ilk olarak icat eden kimse gibidir. Bir
mümini, yaptığı bir işten dolayı ayıplayan kimse, o iş
başına gelmeden ölmez.
91- Üç kimse
kendilerine haksızlık yapmasan da sana haksızlık yaparlar:
Düşük adamlar, eşin ve hizmetçin (yani bunlar kendi
haklarıyla yetinmezler).
92- Dört şey
bedbahtlığın nişanesidir: Göz yaşının kuruması
(ağlayamamak), kalbin katılaşması, dünya malına aşırı
düşkünlük ve günaha ısrar etmek.
93- Bir kişi
Resulullah’a:
"Bana nasihat ediniz." dedi.
Resulullah
"Sinirlenme." diye buyurdu. O adam sözünü tekrarlayınca
yine: "Sinirlenme." diye buyurdu. Daha sonra: "Kahraman,
güreş de yenilmeyen kimse değildir; kahraman sinirlendiğinde
kendisine hakim olan kimsedir." dedi.
94- Müminlerden
imanı en kâmil olan, en güzel ahlaklı olanıdır.
95- Yumuşaklık, nede
olursa onu ziynetlendirir, sertlik de nede olursa onu
çirkinleştirir.
96- (Güzel) elbise,
zenginliğin nişanesidir. Hizmetçiye iyilik yapmak düşmanı
alçaltır.
97- Risaleti
ulaştırmaya emrolunduğum gibi, halkla iyi geçinmeye de
emrolunmuşum.
98- İşlerinizi gizli
tutarak onların ilerlemesini sağlayın. Çünkü her nimet
sahibi kıskanılır.
99- İman ikiye
ayrılır; yarısı sabır ve yarısı da şükürdür.
100- Sözünü yerine
getirmek imandandır.
101- Çarşıda bir şey
yemek alçaklıktır.
102- Bütün
ihtiyaçların karşılanması Allah’ın elindedir; halk ise
vesiledir. Öyleyse halkın aracılığıyla hacetlerinizi
Allah’tan dileyin. Halk onu karşılamazsa, sabırla onu
Allah’tan alın. (Çünkü her şey Allah’ın elindedir, gerçekte
onu karşılayan Allah’tır.)
103- Müminin durumu
ne ilginçtir! Çünkü Allah’ın ona takdir ettiği her şey,
ister hoşuna gitsin, ister hoşuna gitmesin, onun için
hayırdır. Bir sıkıntıya uğratırsa günahının keffareti kılar.
Bağış ve ikramda bulunursa da ona lütfetmiş olur.
104- En büyük
düşüncesi ahiret olarak sabahlayıp akşamlayan kimsenin
kalbine Allah zenginlik yerleştirir; işlerini düzene koyar
ve rızkını tamamıyla almadan da dünyadan çıkarmaz. Ama en
büyük düşüncesi dünya olarak sabahlayıp akşamlayanın ise
Allah, fakirliği iki gözünün önüne diker (yani daima onu
fakirlikle korkutur); işlerini dağıtır; dünyadan da ancak
kendi payını alır.
105- Ümmetinin
cemaatının kimler olduğu hakkında
Resu-lullah’a soru
soran bir kişiye şöyle buyurdu: "Ümmetimin cemaatı, az
olsalar da hak ehli olanlardır."
106- Allah-u Teâla,
yaptığı bir amelinden dolayı birisine sevap vaat ederse, onu
mutlaka gerçekleştirir. Ama işlediği bir günahtan dolayı
birisine ceza vereceğine dair vaatte bulunursa buna vefa
edip etmemek O'nun elindedir.
107- "Ahlak
bakımından sizin bana daha çok benzeyeninizi tanıtayım mı?"
buyurunca, "Evet, ya
Resulallah." dediler.
Resu-lullah şöyle
buyurdu: "Ahlakı hepinizden daha iyi, hilmi hepinizden daha
fazla, akrabalarına iyiliği hepinizden daha çok, sevinç ve
öfke halinde halka karşı insafı hepinizden daha fazla olan
kimsedir."
108- Yiyip şükreden
kimse, müstehap oruç tutup susan kimseden daha üstündür.
109- Müminin, mümini
Allah için sevmesi, imanın en büyük kısımlarındandır. Allah
için seven, Allah için öfkelenen, Allah için ihsanda bulunan
ve Allah için esirgeyen, seçkin kimselerdendir.
110- Allah katında
en iyi kullar, insanlara en fazla yararlı olan ve Allah’ın
hakkını en çok gözeten kimselerdir. Allah-u Teâla onlara
marufu ve iyi amelleri sevdirmiştir.
111- Size iyilikte
bulunana, siz de karşılık verin. Karşılık veremediğiniz
takdirde ise onu bu işinden dolayı iyilikle yad edin. Çünkü
birini iyilikle yad etmek, bir nevi (iyiliğe) karşılık
vermektir.
112- Başkalarıyla
iyi geçinemeyen kimse, bütün hayırlardan mahrum kalır.
113- Din kardeşinle
(boş yere) tartışma, onunla (kötü ve kırıcı) şaka da yapma
ve söz verdiğinde de verdiğin sözün üzerinde dur.
114- Her müminin,
riayet etmesi ve vefalı olması gerekli olan hususlar
şunlardır: Din saygısı, edep saygısı ve sofra saygısı.
115- Mümin şakacı ve
samimi olur; münafık ise asık suratlı ve öfkeli olur.
116- Zenginlik,
takva için en iyi yardımcıdır.
117- Cezası en çabuk
ulaşan şer, başkasının hakkına tecavüz etmektir.
118- Hediye üç
çeşittir: Mükâfat hediyesi, dostluk hediyesi ve Allah için
olan hediye.
119- Görmediği
halde, vaat edilen cennet için, peşin olan şehveti terkeden
kimseye ne mutlu.
120- Kim yarını
kendi ömründen sayarsa, ölümle arkadaşlığın gereğini
yapmamıştır.
121-
Resulullah:
"Kadınlarınız fasid, gençleriniz fâsık olduğunda, marufu
emretmeyi ve münkeri nehyetmeyi terkettiğinizde ne
yaparsınız?" diye sordu. Halk: "Ya
Resulallah, böyle
bir şey olacak mıdır?" dediler.
Resulullah: "Evet,
dedi, bundan daha kötüsü de vuku bulacaktır." Sonra: "Kötü
işleri emredip, iyi işleri de nehyettiğinizde ne
yaparsınız?!" diye buyurdu. Halk: "Ya
Resulallah, böyle
bir şey olacak mı?
Resulullah: "Evet, dedi. Bundan daha kötüsü de
olacaktır." Sonra: "İyi işi kötü, kötü işi de iyi
gördüğünüzde ne yaparsınız?" diye buyurdu.
122- Bir şeyi
uğursuz saydığında itina etme. Kötü zanda bulunduğunda
hüküm verme. Haset ettiğinde ise haddini aşama (ve kimseye
zulüm etme).
123- Dokuz şey
ümmetimden kaldırılmıştır (onlara suç sayılmaz): Yanlışlık,
unutkanlık, mecbur edildikleri şey, bilmeyerek yaptıkları
şey, güçlerinin yetmediği şey, çaresiz kaldıkları şey, haset
(düşüncesi), bir şeyi uğursuz saymak ve yaratılış hakkında
ağıza alıp söylemeksizin kalpten geçen vesveseli düşünceler.
124- Herhangi
biriniz rüya görmezse üzülmesin. Çünkü ilmin derinliklerine
dalan kimse, rüya görme özelliğini kaybeder.
125- Ümmetimden iki
kesim var ki, ıslah olurlarsa bütün ümmetim ıslah olur;
bozulurlarsa da bütün ümmetim fasid olur. "Ya
Resulallah, onlar
kimlerdir?" diye sorulduğunda: "Fakihler ve
yöneticiler." diye buyurdu.
126- Halkın en
akıllısı, Allah’tan en fazla korkan ve O’na en çok itaat
eden kimsedir. Halkın, akıldan yoksun olanı ise,
hükümdarlardan en fazla korkan ve onların emirlerine en
fazla uyan kimsedir.
127- Üç şey kalbi
öldürür: Düşük seviyeli kimselerle düşüp kalkmak, kadınlarla
konuşmak ve zenginlerle oturmak.
128- Allah-u Teâla
bir kavme gazap eder de onlara azap göndermezse, fiyatlar
yükselir, ömürleri kısalır, tüccarları kâr etmez, meyveleri
bol olmaz, ırmaklarının suyu azalır, yağmurları kesilir ve
içlerinden en kötüleri onlara musallat olur.
129- Benden sonra
zina çoğalırsa beklenmedik ani ölümler de çoğalır, Ölçüyü
eksik tuttuklarında, Allah-u Teâla onları kıtlığa duçar
eder. Zekât vermediklerinde yeryüzü bereketini, yani toprak,
meyve ve madenlerini onlardan esirger. Hüküm vermede
adaletsizlik yaptıklarında, zulüm ve tecavüze yardımda
bulunurlar. Ahitlerini bozduklarında, Allah-u Teâla
düşmanlarını onlara musallat kılar. Akrabalarından
ilişkilerini kestiklerinde, malları kötülerin ellerine
geçer. Marufu emretmeyip münkerden sakındırmadıkları ve
Ehl-i Beyt’imin
iyilerine uymadıklarında, Allah-u Teâla onların en
kötülerini onlara musallat eder. Bu durumda iyileri dua
eder, fakat duaları kabul olmaz.
130- "Onlardan
bazı grupları, kendilerini onunla denemek için
yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme..." ayeti
nazil olduğunda şöyle buyurdu: Kim Allah’ın indindeki
mükâfatları umarak musibetlere sabretmezse, dünyadaki
nimetlerin hasretinden canı çıkar. Kim halkın elinde olan
dünya malına göz dikerse, hüznü artar ve Allah’ın taksim
ettiği rızka darılır, yaşantısı kararır. Allah’ın ona
verdiği nimeti ancak yemekte ve içmekte bilen kimse,
Allah’ın nimetlerini görmezlikten gelmiş ve nankörlük
etmiştir. Böyle birisinin çabaları neticesiz kalır ve azaba
uğraması çabuk olur.
131- Cennete, ancak
Müslüman olan kimse girebilir.
Ebuzer: "Ya
Resulallah, İslam
nedir?" diye sorunca
Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih şöyle
buyurdu: İslam çıplaktır; elbisesi takvadır; astarı
hidayettir; kaftanı (üst giyeceği) hayâdır; mihveri
vera’dır; kemali akidedir; meyvesi salih ameldir; her şeyin
temeli vardır ve İslam’ın temeli de biz
Ehl-i Beyt’in
sevgisidir."
132- Kim mahlukun
rızasını, Halıkın gazabıyla kazanmaya çalışırsa, Allah-u
Teâla o mahluku ona musallat eder.
133- Allah-u Teâla,
kullarından bazılarını, halkın ihtiyaçlarını gidermek için
yaratmıştır; bunlar iyilik yapmaya meyilli olur ve
cömertliği de şeref bilirler. Allah-u Teâla yüce ahlakı
sever.
134- Allah-u
Teâla’nın, ihtiyaçları için halkın sığındığı bazı kulları
vardır. İşte bunlar, kıyamet günü Allah’ın azabından
korunmuş kimselerdir.
135- Mümin ilahî
edeple edeplenir. Allah-u Teâla ona bol bol verdiğinde, o da
(kendi ailesine) bol bol verir. Ondan kısıtladığında, o da
kısıtlar.
136- Bir gün gelir
ki bazı kimseler, dünyaları düzende oldu mu artık
dinlerinden neyi kaybettiklerine önem vermezler.
137- Allah-u Teâla
kullarının kalplerini, onlara iyilik edenlerin muhabbeti ve
onlara kötülük yapanların buğzu üzere yaratmıştır.
138- Ümmetimde on
beş haslet olursa onlara belâ nazil olur. "Ya
Resulallah, onlar
nelerdir?" diye sorduklarında
Resulullah şöyle
buyurdu: Serveti elden ele devrettiklerinde (müstahak olan
kimselerden esirgediklerinde), emaneti ganimet
bildiklerinde, zekâtı zarar saydıklarında, erkek hanımına
itaat edip annesine karşı geldiğinde, arkadaşına iyilik
yapıp, babasına zulmettiğinde, camide sesler yükseldiğinde,
kötülük yapmasından korkarak bazı kimselere saygı
gösterildiğinde, aşağılık kimseler toplumu yönettiğinde,
(erkek tarafından) ipek elbise giyildiğinde, şarap
içildiğinde, şarkıcı kadın ve çalgı aletleri
yaygınlaştığında ve ümmetin, sonradan gelenleri öncekileri
lanetlediklerinde.
Bunları
yaptıklarında üç belayı beklemelidirler: Kırmızı (sam)
yelinin esmesini, insanların meshedilmesi (hilkatlarının
değişmesini) ve toplumun çözülmesini.
139- Dünya, mümine
zindan, kâfire ise cennettir.
140- Bir zaman gelir
ki insanlar, kurt gibi olurlar; o zamanda kurt olmayan
kimseyi kurtlar yer.
141- Ahir zamanda
pek az bulunan şey, güvenilecek kardeş ve helâl yoldan
kazanılan paradır.
142- Su-i zan ile
(ihtiyatlı davranmakla) kendinizi halkın şerrinden koruyun.
143- Bütün hayırlar
akılla elde edilir; aklı olmayanın, dini olmaz.
144- Bir grup insan
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih’in huzurunda, bir kişiyi
överek bütün güzel sıfatların onda olduğunu söylediler.
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih: "O adamın aklı nasıldır?"
diye sordu. Onlar, "Ya
Resulallah, biz onun ibadet ve diğer hayır işlerdeki
çabasını dile getiriyoruz; ama sen yine de bizden onun
aklını soruyorsun?" dediler.
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih buyurdu ki: "Ahmak kendi
ahmaklığıyla, fasığın fısk-ı fücurundan daha büyük günahlara
düşer. Yarın (kıyamet gününde) insanlar, akılları miktarınca
yüksek derecelere ulaşırlar ve Allah-u Teâla’ya yakın olma
şerefine erişirler.
145- Allah-u Teâla
aklı üçe bölmüştür. Onlar kimde olursa, aklı kâmil olur,
kimde de olmazsa, aklı olmaz: Allah’ı iyi tanımak, Allah’a
güzel ibadet etmek ve Allah’ın emrini uygulamada güzelce
sabırlı olmak.
146- Necran
Hıristiyanlarından konuşması güzel, ağırbaşlı ve heybetli
birisi Medine’ye geldi; birisi: "Ya
Resulallah, bu
hıristiyan ne kadar da akıllıdır?" dedi.
Resulullah o adamı
bu sözden men' edip: "Sus, akıllı adam Allah’ın birliğine
inanan ve O'nun emrine boyun eğen kimsedir." dedi.
147- İlim müminin
dostu, hilim yardımcısı, akıl kılavuzu, amel yetki sahibi,
sabır ordusunun komutanı, halkla iyi geçinebilmek babası,
iyilik kardeşi, nesebi Hz.
Adem, hasebi (aile iftiharı) takvası, cömertliği de
malını (geçimini) düzene koymaktır.
148- Kime iyilik
yapılırsa o da ona karşılık iyilik yapmalıdır. Bunu
yapamadığı takdirde (en azından) teşekkür etmelidir. Bunu da
yapmazsa, nankörlük etmiştir.
149- Musafaha edin.
Çünkü musafaha etmek, kini giderir.
150- Mümin bir
kimse, her türlü sıfata tabiatı gereği eğilim gösterir ama
ihanet etmek ve yalan konuşma hariç.
151- Bazı şiirler
hikmettir. Bazı beyanlar ise sihirdir.
152-
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih
Ebuzer’e: "İmanın
hangi kulpu daha sağlamdır?" dedi
Ebuzer: "Allah
ve Resulu daha iyi bilir." dedi.
Resulullah: "İmanın
en sağlam kulpu, Allah için dost olmak, Allah için düşman
olmak ve Allah için öfkelenmektir." buyurdu.
153- İşlerde
Allah’tan hayır dilemek, Allah’ın kaza ve kaderine razı
olmak, insan oğlunun saadetindendir. Allah’tan hayır
dilemeyi terketmek, Allah’ın kaza ve kaderine razı olmamak
ise insan oğlunun şekavetindendir (bedbahtlığının
nişanesidir).
154- Pişmanlık
duymak, bir çeşit tövbedir.
155- Kur’ân’ın haram
kıldığını, helal sayan bir kimse, Kur’ân’a inanmamıştır.
156- Bir kişi
Resulullah’a:
"Bana nasihat ediniz" dedi.
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih: "Dilini koru." buyurdu. Yine
"Bana nasihat ediniz" dedi.
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih yine: "Dilini koru." buyurdu.
O adam yine: "Ey Allah’ın elçisi, bana nasihat ediniz."
dediğinde, bu defa
Resulullah: "Yazıklar olsun sana, dilin ürünlerinden
başka, insanları yüzü üzere cehennem ateşine atan bir şey
var mıdır?" diye buyurdu.
157- Hayır işler,
(insanı) kötü ölümden korur. Gizli sadaka, Allah’ın gazabını
giderir. Sıla-i rahim (akrabalara iyilikte bulunmak), ömrü
uzatır. Bütün hayırlı işler bir çeşit sadakadır. Dünyada
hayır ehli olan kimseler, ahirette de hayır ehlidirler.
Dünyada münker (kötü iş) ehli olan kimseler, ahirette de
münker ehlidirler. Cennete herkesten önce girecek olan maruf
ehli kimselerdir.
158- Allah-u Teâla
insana nimet verdiğinde o nimetin eserini onda görmeyi
sever. Kendisini fakir ve musibete uğramış bir kimse gibi
gösteren kimseyi sevmez.
159- Güzel soru
sormak ilmin, halkla iyi geçinmek de huzurlu yaşayışın
yarısıdır.
160- İnsan oğlu
ihtiyarladıkça ondaki iki haslet gençleşir: İhtiras (tamah)
ve arzu.
161- Hayâ
imandandır.
162- Kıyamet günü
dört şey hakkında sorulmadıkça insan adım atamaz: Ömrünü
nerede geçirdiğinden, gençliğini hangi yolda harcadığından,
malı nereden kazanıp nerede sarfettiğinden ve biz
Ehli Beyt’in
sevgisinden.
163- Kim insanlarla
muâmele yaptığında, onlara zulmetmez, konuştuğunda yalan
konuşmaz ve söz verdiğinde yerine getirirse, yiğitliği
kâmil, adaleti âşikâr, sevabı sabit ve gıybeti haram olur.
164- Müminin her
şeyi; haysiyeti, malı ve canı muhteremdir.
165- Selam vermekle
olsa bile sıla-i rahimde bulunun.
166- İman, kalple
bağlanmak (kalbî itikad), dille ikrar etmek ve
uzuvlarla da amel etmektir.
167- Zenginlik,
servetin çokluğuyla değildir. Gerçek zenginlik ruhun
zenginliğidir.
168- Şerri terketmek
bir çeşit sadakadır.
169- Dört şey
ümmetimin akıl sahipleri için lazımdır. "Ya
Resulallah, bunlar
nelerdir?" diye sorulunca: "İlmi dinlemek, onu
ezberlemek, onu neşretmek ve onunla amel etmektir."
buyurdular.
170- Bazı beyanlar
sihirdir. (Çok cezbe dilidir) Bazı ilimler cehalettir. Bazı
sözler, maksadı ifade etmek için yetersizdir.
171- Sünnet iki
çeşittir: Biri, benden sonra amel edilmesi hidayet,
terkedilmesi de sapıklık olan farz sünnettir. Diğeri ise,
amel edilmesi fazilet olan, terkedilmesi ise hata sayılmayan
müstehap sünnettir.
172- Kim Allah’ı
gazaplandırmakla bir güç sahibini (hüküm-darı) hoşnut
ederse, Allah’ın dininden çıkmış olur.
173- Hayırdan daha
hayırlı, onu yapan kimsedir. Kötüden daha kötü de, onu
işleyen kimsedir.
174- Allah-u Teâla,
kimi günah zilletinden kurtarıp itaat izzetine ulaştırırsa,
onu servetsiz olduğu halde zenginleştirir; aşiretsiz olduğu
halde izzetlendirir ve kimsesizlikte onunla birlikte olur.
Kim Allah’tan korkarsa, Allah her şeyi ondan korkutur. Kim
de Allah’tan korkmazsa, Allah onu her şeyden korkutur. Her
kim Allah’ın verdiği az rızka razı olursa, Allah onun az
ameline razı olur. Kim helal rızık kazanmaktan utanmazsa,
masrafı az, gönlü rahat, ailesi ise refah içerisinde olur.
Kim dünyada züht ederse (dünyaya ilgi göstermezse), Allah-u
Teâla hikmeti kalbine yerleştirir ve onu dilinde cari
kılar, dünyanın dert ve dermanını ona tanıtır ve onu sağlam
olarak ebedi kalacak yurduna götürür.
175- Musibete
uğrayan kimselerin hatalarını affedin.
176- Dünyada
zahitlik; arzuları azaltmak, nimetlere karşı şükretmek ve
Allah’ın haram kıldığı her şeyden çekinmektir.
177- Hiçbir hayrı
gösteriş için yapma, onu utanarak da terketme.
178- Üç şeyden
dolayı ümmetim için korkuyorum: İhtiraslı olmak, heva -
hevese uymak ve sapık önder.
179- Gamı çok olanın
bedeni hasta olur. Huyu kötü olanın canı azapta kalır.
İnsanlarla münakaşa yapanın da yiğitlik ve yüceliği azalır.
180- Bilin ki,
ümmetimin en kötüleri, kötülüklerinin korkusundan dolayı
saygı gösterilen kimselerdir. Şerrinden korkularak saygı
gösterilen kimse benden değildir.
181- Düşüncesi
Allah’tan başkası olan ve böylece sabahlayan kimsenin,
Allah’la bir bağı yoktur. Müslümanların işlerine önem
vermeyen kimse, Müslüman değildir. Açıkça zillete boyun eğen
kimse, biz Ehl-i Beyt’ten
değildir.
182-
Resulullah
salla'llahu aleyhi ve alih’in
Muâz’ın oğlunun
ölümü münasibetiyle ona yazmış olduğu tesliyet mektubu:
"Allah’ın elçisi
Muhammed’den Cebel
oğlu Muâz’a.
Selamun aleyk.
Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a hamd ederim.
Allah’ın emriyle
ölen oğlun için sabırsızlık yaptığını duydum. Oğlun,
Allah’ın tatlı bağışı ve sana verilen emanetlerinden
biriydi. Bir müddet seni ondan faydalandırdı, belirli süresi
dolunca da ruhunu aldı. İnna lillah ve inna ileyhi
raciun. (Hiç şüphesiz biz Allah’tanız ve dönüşümüz de
O’nadır.) Sabırsızlık yapıp sevabını yok etmekten sakın.
Eğer musibetin sevabına bakmış olsaydın, Allah-u Teâla’nın,
teslim olan ve sabreden kimselere verdiği o kadar büyük
mükâfatın karşısında, bu musibetlerin çok küçük olduğunu
anlardın. Bil ki, sabırsızlık yapmak ölüyü diriltmediği
gibi, kaza ve kaderi de geri çevirmez. Öyleyse, güzel bir
şekilde yas tut ve Allah’ın vaat ettiği şeye kavuş. Sana ve
bütün insanlara Allah’ın takdiri ile inecek olan şeye
eseflenme.
Allah’ın selamı,
rahmeti ve bereketleri üzerine olsun.
183- Kur’ân
okuyanların çoğalıp fakihlerin azalması, emir sahiplerinin
fazlalaşıp emin insanların azalması, yağmurların bollaşıp
bitkilerin kıt olması, kıyametin alametlerindendir.
184- Hacetini bana
ulaştıramayan kimselerin, ihtiyaçlarını bana ulaştırın. Kim
ihtiyacını kudret sahibi bir kimseye ulaştırmaya gücü
yetmeyen bir kimsenin ihtiyacını ona ulaştırırsa, Allah-u
Teâla kıyamet günü, onun ayaklarını sırat köprüsü üzerinde
sabit kılar.
185- İki söz
gariptir (ilginçtir): Cahilden hikmetli söz; onu kabul edin
ve hekimden faydasız laf; ondan vazgeçin.
186- Tembelin
alameti üçtür: İşte başı boşluğa yol açacak derecede
gevşeklik yapar; (sonra) işi zayi edecek derecede başı
boşluk yapar ve (sonunda) günaha düşecek derecede işi zayi
eder.
187- Kim helal bir
kazançtan (işten) utanmazsa, kendisini faydalandırır,
gideri hafif olur ve kibir de ondan uzaklaşır. Kim Allah’ın
az rızkına razı olursa, Allah da onun az ameline razı olur.
Kim dünyaya ilgi gösterir, arzusu da uzun olursa, Allah-u
Teâla onun, dünyaya ilgi gösterdiği miktarda kalbini kör
eder. Kim dünyaya ilgi göstermez, arzusunu da azaltırsa,
Allah-u Teâla ona ders okumaksızın ilim bağışlar; onu
kılavuzsuz hidayete kavuşturur ve körlüğünü giderip
basiretli kılar. Benden sonra bir kavim gelir ki onlar,
ancak cinayet ve zorbalıkla saltanata ulaşırlar; cimrilik
yapmakla zengin olurlar; halkın sevgisini, heva - hevese
uymak ve dinde laubalilik yapmakla kazanırlar. Bilin ki, kim
o devirde olursa, zengin olmaya kadir olduğu halde
fakirliğe, izzetli olmaya gücü yettiği halde hakirliğe ve
muhabbet kazanmaya kudreti olduğu halde halkın buğzuna ve
öfkesine, sırf Allah’ın rızası ve ahiret sevabına ulaşmak
için sabrederse, Allah-u Teâla, elli sıddıkın sevabını ona
verir. (Sıddık, yaşayışında hiç yalan söylemeyen ve makamı
da peygamberlerin makamı seviyesinde olan kimseye denir.)
188- Bedenin huşu
edip kalbin huşu etmediği münafıkça huşudan, (münafıkça
Allah karşısında eğilmekten) sakının.
189- Yaptığı iyi
işten dolayı (haksız yere) kınanan bir kimse, Allah’ın
rahmetini kazanır.
190- Hediyeyi kabul
edin. En güzel hediye, taşıması kolay ve güzel kokulu olan
ıtırdır (esanstır).
191- İyilik, dindar
ve soylu kimseye yapılır. Güçsüzlerin cihadı, hacdır.
Kadının cihadı, kocasına iyi eş olmasıdır (ona karşı güzel
davranmasıdır). Şefkatli olmak, dinin yarısıdır. İktisatlı
olan (savurgan olmayan) bir kişi, asla fakir olmaz. Sadaka
vermekle, rızkın gökten inmesini sağlayın. Allah-u Teâla,
mümin kullarının rızkını, zannettikleri yoldan ulaştırmayı
istememiştir.
192-
Hiçbir kimse,
haramdan sakınıp şüpheli olan şeyleri terk etmedikçe takvalı
kimselerin makamına erişemez.