2- ÖĞÜT
Ben size Allah'ın takvasına sarılmaya tavsiye ediyor,
azabından korkutuyor ve nişanelerini gözünüzün önüne
koyuyorum. Gelmesi sevilmeyen ve tadı kötü olan korkunç ve
dehşetli ölüm gününün gelip çatmasına az kalmıştır. (O ölüm
ki,) ruhunuzdan asılıp sizi amel etmekten tamamen koparır.
Öyleyse yaşadığınız sürece onun ansızın gelecek belalarına
hedefmişsiniz gibi, sıhhatinizi ganimet bilin, amel etmeye
koşun. O (ölüm), sizi yerin üzerinden alıp içine bırakır,
(yerin) üstünden düşürüp aşağısına salar. Ülfet ve
beraberlikten koparıp vahşet ve yalnızlığa atar; rahatlık
ve aydınlığından yerin karanlığına ve darlığına götürür.
Orası öyle bir yerdir ki ne dostlar orada ziyaret edilir,
ne hastaların yanına gidilir ve ne de yardım dileyenin
yardımına koşulur.
Allah o günün korkunç ve dehşetli anlarında bize ve sizlere
yardımcı olsun, bizi ve sizi o günün azabından kurtarsın ve
geniş mükâfatından bağışta bulunsun.
Ey Allah'ın kulları! Eğer son menzil ve nihai maksat bu
(ölüm ve kabir menzili) olsaydı, yine de amel ehli olan bir
insanın, bütün fikirlerini ona ayırması, dünyasını unutması
ve bu zorluklardan kurtulmak uğruna elinden geldiği kadar
çaba göstermesi yeterdi. Oysa ki (bu ilk menzildir,) bundan
sonra kişi yaptığı işlerin rehinesi ve hesabının
tutsağıdır. Ne onu azaptan kurtaracak bir yardımcısı olur ve
ne de onu savunacak bir destekçisi bulunur.
"Artık o gün önceden iman etmeyen veya imanı var iken hayır
bir amel yapmayanın imanı fayda vermez. Onlara de ki, siz
bekleyin biz de bekliyoruz."[1]
(Ey insanlar!) Allah'tan sakınmayı size vasiyet ediyorum.
Zira Allah takvalı kimseyi, hoşlanmadığı durumdan kurtarıp
hoşlandığı bir duruma götürmeyi ve ummadığı yerden rızkını
vermeyi uhdesine almış ve garanti etmiştir. Öyleyse sakın
kulların yaptıkları günahlardan dolayı onlara acıyan ve
kendi günahının cezasından emin olan kimselerden olma. Zira
Allah'ı aldatarak cennet kazanılmaz ve O'nun nimet ve
sevabına; O'nun izniyle gerçekleşen itaatten başka bir yolla
erişilmez.