18- MALLARIN YERİNDE HARCANMASI HUSUSUNDAKİ SÖZLERİNDEN
BİR BÖLÜMÜ
Sıffin savaşında Hz.
Ali'nin
ashabından bazıları,
Muavi-ye'nin kendi tarafına geçenlere olan mal
bağışını görünce -zaten insanlar da dünya uşağıdırlar-
Emir-ül Müminin Hz. Ali
aleyhi'sselâm'a şöyle dediler: "Siz de bu maldan
bağışta bulunun, eşrafa, soylulara, muhalefet etmesinden
ve ayrılmalarından korktuğunuz kimselere öncelik tanıyın
(onların payını çoğaltın). Duruma hakim olduğunuzda dönüp
adaleti uygulamaya başlarsınız, (ganimeti de) eşit olarak
onların arasında taksim edersiniz."
İmam cevapta
şöyle buyurdu:
Muaviye'ye
galip olmak için kendilerine buyruk yürütmeye memur
olduğum Müslümanlara adaletsizlikte bulunmayı mı
öneriyorsunuz bana? Andolsun Allah'a, gece gündüz
birbirini kovaladıkça, gökte yıldızlar birbirlerini
izledikçe bu işe yaklaşmam, bu mallar benim şahsi malım
olsaydı, yine de halka eşit olarak dağıtırdım; oysaki
onların kendi malıdır.
Bir müddet sustuktan sonra buyurdular ki: Malı olan,
fesada düşmekten korkmalıdır. Hakkı olmayana bir malı
vermek, haddi aşmak ve israftır. Bu (israf) da şahsı, halk
arasında yüceltir, yüksek bir mevkie çıkarır; fakat Allah
katında hor-hakir eder. Malını haketmeyen ve layık olmayan
kişiye veren insan, o adamın teşekküründen mahrum kaldığı
gibi hayrından da kendisi değil, başkaları yararlanır.
Böyle birisine dostluk gösteren ve teşekkürde bulunan bir
kimse de olursa, o bir dalkavuk ve yalancıdır ancak. Ondan
yine önceden aldığı şeylerin benzerini elde etmek için ona
yaklaşır; fakat ayağı kayıp (zor bir duruma düşüp) yardıma
ve yaptığı iyiliğin karşılığına muhtaç olduğu bir zaman en
kötü dost ve en alçak arkadaş olur.
Allah yolunda cimrilik yapıp cahillere bağışta bulunduğu
müddetçe, ismi onların ağzında dolaşır. Hangi talih bundan
daha kötü ve daha çirkin olabilir? Hangi ihsan bundan daha
faydasız ve daha neticesizdir? Mal elde eden, onunla
akrabalara yardım etmelidir, misafir ağırlamalıdır, zorda
kalan ve esir düşenleri zorluk ve esaretten kurtarmalıdır,
borçlu, yolda kalmış, fakir ve evlerinden göç ettirilmiş
kimselere yardımda bulunmalıdır. Kendini sevabı olan
işlere, hakları eda etmeye zorlamalıdır; böylece bu
özelliklerle dünya şerefini ve ahiret faziletini kazanmış
olur.
|